Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Bir Bade Sun Saki, İçinde İksir Olsun...

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Yazarlar

Hadis: 6
Ebu Temim el-Ceyşenî, Ömer radıyallahu anhtan, Rasulullah'(sav)ın şöyle buyurduğunu işitmişti:

Sizler, Allah'a gereği gibi tevekkül etseydiniz, (sabahleyin) aç olarak gidip (akşam) tok olarak dönen kuşu rızıklandırdığı gibi, elbette sizi de rızıklandırırdı.

Seçme Hadisler, s. 131.

Allah'a tevekkül edenin yaveri Hak'tır

Nâşâd gönül bir gün olur şâd olacaktır

Ziya Paşa

 

Seherde aç havalanıp akşama tok dönen kuşların yuvaları adına...

Sakî! Badeni dolu tutmak için bir kefil bul kendine. Can u gönülden bağlandığın ve güvendiğin bir kefil... Gözünü yumduğunda düşüncelerinden sıyrılma huzuru veren bir kefil...

Tarladan mahsul alabilmek için tohum ek, meyve devşirmek üzere ağaç dik. Ağını dolu çıkarmak için bağla düğümlerini. Maksad için esbaba sarıl. Yuvasına tok dönen kuş bütün gün nasıl dolaşırsa öyle ele zamanı ve öyle adımla sokaklarını kentin. Arayışta olmak, bulduğunu sanmaktan yeğdir sakî bilirsin; ve tembellik, ancak nefsindendir!..

Sen gayretini göster de varsın emel serriştesi eline girmesin; sen çalışmanı tamamla da varsın kâr gelmesin gayretlerinden. Sen O'na dost ol da isterse bütün âlem düşman olsun sana... İbrahim ol da sen, serin ve selamet ateşlere atıl isterse. Zırhını kuşan da, gerekiyorsa sonra bir mezarlık sessizliğine bürün. İçine çekil de kuru emeller yurdunda savaşmaktan geç. Derunundan bilinsin zahirindeki güzellik ve O'ndan öte o edinme kendine sakî! O'ndan ötesi zillettir sakî bilirsin!..

Bakî ne diyordu sakî:

Baş eğmeziz edâniye dünya-yı dûn içün

Allah'adır tevekkülümüz, i'timadımız

İşte en açık tebliğ!..

Tevekkülümüzü yitirdik bir cemre zamanı sakî; varlığımızı dayanaksız bıraktık. Kederlerimizin saçları sürekli uzamaya başladı sonra ve açık denizlerde yunuslar avuçlarımızdan kaydı bir bir. Kırık kapılardan geceler sızdı odalarımıza; ölümün kimliksiz gezdiği geceler bürüdü mehtabımızı. Kaş ile göz arasında can ipliklerimiz çekilince uçtan uca, toplayıp pılısını pırtısını, azim, veda etti medeniyetimize... Yol yordamı kaybettik; yoldan çıkarıldık sakî!..

Tevekkülü yitirdik ya sakî, aslında biz çalışmayı yitirmiştik. Miskinlik değildi oysa tevekkül, yan gelip yatmak değildi. Sebeplere sımsıkı sarılmaktı emir; derin vadilerde unuttuk koşumlarımızı... Koşmaktı tevekkül; susuz çöllerde takatları kesildi dizlerimizin... Nice aylar, ne uzun yıllar geçti, hep haylazlıktı kârımız. Herkes koşarken bize;

Erişir menzil-i maksûduna âheste giden

Tîz-reftâr olanın pâyına dâmen dolaşır

dediler. Oysa âheste gidilmiyordu menzile, koşmak gerekiyordu; ve etekler ayağa dolaşmasın diye toplamak... Zifiri düşüncelerle zehirlendi çarşılarımız, kepenklere çarpılar konuldu bir bir.

Tevekkülü yitirdik ya sakî, şimdi sürmeden gözler, ağızdan sözler çalınmakta. Çok bilmiş şairlerin dizeleri mil çekiyor gözlere. Bir ayağı seksek oynayan çocukların diğer ayağından kan sızıyor toprağa. Kapı önlerinde dizi dizi avcılar bekliyor güvercinleri vurmak için. Biçim biçim lodoslar ağlıyor sahillerimizde, sîmurgun renkleri düşüyor bir bir yere. Öğütülmüş buğdaylar yanık kokuyor sakî, sarılan iplerimiz çözülüyor... Taşlık bir tevekkül vadisinde hamûş olduk şimdi sakî, Yahya Kemal'in dediğine geldik:

Mecrası seng-sâra dönen cûylar gibi

Vadi-i uzletinde hamûşuz tevekkülün

Evvelbaharlarımıza sarı yapraklarla dökülüyor artık sakî!.. Kaybettiğimiz renkleri aramak ve bulmak kalıyor bizlere. Yedi kat yerin altında da olsa yitiğimizi arayacağız.

Kilise avlusunda bir kara çelenk. Taziyeler mihrapta kabul ediliyor...

Ağla sakî, bugün tevekkülü uğurladık.