Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Bir Cennet Kutlaması: Teravih

9 Haziran 2016 Perşembe Sonpeygamber.info / Ramazan Günlüğü


Teravih namazı hakkında, sekiz miydi, yirmi miydi, sünnet miydi, bidat mıydı tartışmaları yapıladursun, özünde o bir ikramdır. Adı üstünde bizi rahatlatır. Uzun süren bir açlığın arkasından nefisler hazların peşine düşmek üzereyken o imdada yetişip ruhu kanatlandırır.

Kabul etmek lazım ki bu özel ibadetin ruhumuzu yerden alıp göklere çıkarması biraz da şekil şartlarına bağlıdır. Öncelikle bir mekân olarak namaz kıldığınız yerin evsafı bu ruhsal yükselişe yardım edecek nezahette olmalıdır. Ama ondan da önemlisi kıraattir. Kıyamda okunan ayetlerin seçilişi ve icrası sizi yeryüzünün bağlarından azat edecek göklerden uzanmış bir kurtuluş ipi gibidir. Okunanı anlamanın, alacağınız hazza ne kadar yardım ettiğini bilseniz, Kur’ân’ı anlamayı her işinizin önüne koyardınız.

Teravihi kıldığım farklı mekânları cennetin farklı yerlerine benzetirim. Hatta geçen akşam bir caminin daracık bir köşesinde sıkı sıkı kapatılmış kalın perdelerin arkasında beş on hanımla namaz kılarken yaşadığım kabz halini sanki cennetten önceki son aşamada takılmış da “ha şimdi kapı açılıp içeri alınacak, ha şimdi” diye bekleyip duran ümitvâr Araf ehline benzetmiştim. Bir başka camide ferah bir avluda azıcık toz toprak içindeki bir halıda teravihi eda eden cemaat de cennette bir sahilde gümüşi bir kumsalda piknik yapar gibiydiler. Dün akşamki teravihte yaşadığım hâl ise, caminin pırıl pırıl turkuaz halıları nedeniyle olsa gerek, sonsuz bir yeşil deryada, billur ışıklar saçan yıldızların altında tüm evrenin katıldığı bir zikr-ü tesbih korosuna iştirak etmenin verdiği tarif edilmez bir coşkuydu. Şırıl şırıl, çağıl çağıl akan Kur’ân sesi bu dev koronun musikisi, caminin özenli dekoru ötelerin sahnesinin unsurları, çevremdeki insanlar cennet arkadaşlarım ve kıldığımız namaz, hiç bitmese dedirten bir cennet kutlaması...

Kardeşlerim! Bu kazanca koşun! Rekât hesap etmeyi bırakın! İbadeti milim milim ölçülecek bir acı ilaç gibi değil, sıcak bir günde kan ter içinde kaldığınız bir anda kana kana içtiğiniz bir tatlı su gibi kabul edin. Eğer mizacımız böyle bir ihtiyacı hissetmeyi unutacak kadar doğasını yitirmişse vah bize!