Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Bir Vadi Bağışlamak

25 Eylül 2009 Cuma Hz. Muhammed / Sosyal Hayatı

Cömertlik Allah'ın ahlakıyla ahlaklanabilen kimselerin harcıdır. Gösteriş yapmadan, kimseyi incitmeden, yapılanı başa kakmadan, sahibince değerli olan maldan, karşılık beklemeden yapıldığında anlam kazanır. Cömertlik, vermek için birisinin bir şeyi istemesini veya hak etmesini beklemeden verebilmektir.
Image

Model insan olarak Hz. Peygamber, sözleri ve uygulamaları ile Müslümanlara günlük yaşamda rehberlik edecek davranış örnekleri sergilemiş ve ashabının inanılmaz çabası sonucu bunlar kaydedilerek sonraki nesillere de yol göstermeye devam etmiştir. Hz. Peygamber'in nasıl davrandığı hakkında bilgimizin olmadığı hemen hiçbir durum yoktur. Duygu ve düşüncelerini nasıl ifade ettiği, insanlarla ilişkileri ve insanların bu tutum ve davranışlar karşısında nasıl etkilendiğine dair davranış örnekleri O'nu daha yakından tanımamıza ve hayatımıza dahil edecek şekilde rehberliğinden istifade etmemize imkan verecektir.

Hz. Peygamber'in herhangi bir  konudaki tutumunu anlatan çok sayıda rivayetin bulunması, şartları göz önünde bulunduracak tarzda davrandığını gösterir. O'nun cömertliğini ifade eden sayısız örnek bulunmasına rağmen sadece birini zikretmek bile O'nun ne kadar cömert olduğunu ve kemalinin derecesini göstermeye yeterli olacaktır:

Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerinden Safvan bin Ümeyye, Mekke'nin fethinden sonra, henüz Müslüman olmadığı halde, Huneyn ve Taif savaşlarında Rasûlullah'ın yanından ayrılmamıştı. Allah Rasûlü'nün Cîrâne'de toplanan ganimet malları arasında dolaştığı ve onlara göz gezdirdiği sırada Safvan da O'nun yanında dolaşıyor, develer, davarlar ve çobanlarla dolu vadiye hayran hayran bakıyordu. Hz. Peygamber onun bu halini göz ucuyla takip ediyordu. Ona hitaben:

-"Ebû Vehb! Vadi çok mu hoşuna gitti?" diye sordu. Safvan:

-"Evet" dedi. Rasûl-i Ekrem:

-"O vadi de içindekiler de senin olsun!" buyurdu. Bunun üzerine Safvan kendini tutamadı:

-"Bir peygamberden başka hiçbir kimsenin kalbi bu derece cömert olamaz." dedi ve Müslüman oldu. Daha sonra Kureyş'in yanına döndü ve onlara:

-"Ey kavmim! Müslüman olun. Vallahi Muhammed (sav) öyle ihsanda bulunuyor ki yokluktan ve yoksulluktan hiç korkmuyor." dedi.

(Vâkıdî, II, 854-855; Müslim, Fedail 57-58)

Kaynaklarda yağan yağmurlardan bile daha cömert olarak tavsif edilen Hz. Peygamber, cimriliği insanı küçük düşüren bir huy olarak görmüş, hayatı boyunca borçlanma pahasına da olsa ihtiyaç sahiplerine el uzatmaktan geri durmamıştır.

Cömertlik Allah'ın ahlakıyla ahlaklanabilen kimselerin harcıdır. Gösteriş yapmadan, kimseyi incitmeden, yapılanı başa kakmadan, sahibince değerli olan maldan, karşılık beklemeden yapıldığında anlam kazanır. Cömertlik, vermek için birisinin bir şeyi istemesini veya hak etmesini beklemeden verebilmektir.

Çöl hayatının ağır şartları, kabile yaşantısı sürdüren Araplar da kendine özgü bir ahlak anlayışı geliştirmişti. Toplumsal dayanışmayı hedefleyen değerlerin başında da cömertlik geliyordu. Öyle ki, cömertlik kabile başkanı seçerken adaylarda aranan en önemli özellikler arasında yer alıyordu.

Kaynaklarda yağan yağmurlardan bile daha cömert olarak tavsif edilen Hz. Peygamber, cimriliği insanı küçük düşüren bir huy olarak görmüş, hayatı boyunca borçlanma pahasına da olsa ihtiyaç sahiplerine el uzatmaktan geri durmamıştır.

İslam bu konuda da kendi rengini ortaya koymuş, insanın dünyadaki konumunu ve sahip olduklarına bakış açısını tanzim ederek işe başlamıştır. Mal ve mülkün gerçek sahibini Allah Teâlâ olarak gören insan bu dünyada emanetçi olarak bulunduğunu idrak edecek, iki önemli imtihan vesilesinden biri olan malın (diğerinin evlatlar olduğu belirtilir -Kur'ân-ı Kerim, 64/15-) kullanımında keyfi davranamayacak, israftan uzak duracağı gibi Allah yolunda yapılacak hiçbir harcamayı erteleyemeyecektir.

Bu rivayet bizlere, İslam adına yapılacak harcamalarda, muhatabın Müslüman olmasa da dikkate alınması gerektiğini, bir insanın gönlünü kazanmanın maddi kazanımlardan daha önemli ve öncelikli olduğunu öğretiyor. İslam'a davette hiçbir insanı atlamamak gerektiğini, gönül kazanmanın bir yolunun mutlaka bulunabilineceğini gösteriyor. Bu konuda bir problem yaşanıyorsa kusuru muhatapta aramadan önce insanların hassasiyetlerini dikkate almanın da gerektiğini düşündürüyor. Nitekim Hz. Peygamber'in dünyevi olan karşısındaki bu üst duruşu, sahip olduğu mal-mülk üzerinden kendi varlığını anlamlı bulan Safvan'a (ve onun şahsında benzerlerine) gerçekten değerli olanın ne olduğunu ve hedefinin de güç ve iktidar sahibi olmak olmadığını göstermiş olmalıdır.

Herkesin gönlüne giden yol farklıdır.

Herkesin önem verdiği şeyler belki de o kadar değerli değildir, size basit gelen bir fedakarlık başkalarının gözünde değerinizi artırabilir, ön yargıları kırabilir.