Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Cennetle Müjdelenen Sahabeler (Aşere-i Mübeşşere)


"Sizden fetihten önce infak eden ve savaşan kimse ile fetihten sonra infak edip savaşan elbette bir olmaz. İşte onlar, bundan sonra infak edip savaşanlardan derece bakımından daha yüksektirler. Bununla beraber Allah herbirine cennet vaadeder. Allah yaptığınız herşeyden haberdardır." (Hadid, 57/10)

Kimin cennetlik olduğu ahirette belli olacaktır. Fakat Allah sahabeye daha bu dünyada iken cenneti vaad etmiştir.

"Sizden fetihten önce infak eden ve savaşan kimse ile fetihten sonra infak edip savaşan elbette bir olmaz. İşte onlar, bundan sonra infak edip savaşanlardan derece bakımından daha yüksektirler. Bununla beraber Allah herbirine cennet vaadeder. Allah yaptığınız herşeyden haberdardır." (Hadid, 57/10)

Bu âyettte açıkça görüldüğü gibi Allah sahabenin hepsine cenneti vaad etmektedir. Pek çok güzel haslete sahip sahabe-i kiram genel olarak cennetle müjdelendiği gibi dünya hayatında iken fert fert kendilerine cennet vaad edilenler de vardır. el-Aşeretü'l-mübeşşere (müjdelenlen on) terkibi ile bu müjdeyi Rasûlullah'tan dünyada iken alan sahabiler anlaşılır. Aşere-i mübeşşere tabirinin yanı sıra aynı manaya gelen el-mübeşşirun bi'l-cenne terkibi de kullanılmıştır. 

Bunlar: Ebû Bekir (634), Ömer (643), Osman (655), Ali (660), Talha (656), Zübeyr (656), Avf oğlu Abdurrahman (652), Sa'd (674), Zeyd oğlu Said (671), Ebû Ubeyde (639) (ra) hazretleridir. Bu sahabilerin isimleri hadiste zikredilmiş ve bu şekilde sabit olmuştur. Genel olarak sahabenin, özel olarak da ashabı kiramdan bu kişilerin değerlendirilmesi yapıldığında bu durumun genel İslam prensipleri açısıdan gayet tabii olduğu görülecektir.

Aşere-i mübeşşerenin bazı ortak özellikleri vardır:

  • Hepsi İslam'ın ilk yıllarında Müslüman olmuşlardır.
  • Peygamber'e ve İslam davasına büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
  • Hicret etmişlerdir.
  • Bedir gazvesine katılmışlardır.
  • Hudeybiye de Rasûlullah'a beyat etmişlerdir.
  • Hadis kaynaklarında fazileleri ile alakalı pek çok rivayet vardır.
  • Müsned türündeki hadis kaynakları bu sahabilerin rivayetleri ile başlar.

EBÛ BEKİR ES - SIDDÎK (ra)  

Hz. Ebû Bekir, cahiliye döneminde de güzel ahlakı ile tanınan, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "esnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi. O, Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbar ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslam için harcamıştır.

Image

Hz. Muhammed (sav)'in İslam'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilkidir. Asıl adı Abdülkabe'dir. İslamiyet'ten sonra Hz. Peygamber ona Abdullah adını vermiştir. Künyesi Ebû Bekir'dir. Câmiu'l Kur'ân, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinir. Bu lakaplardan en meşhuru es-Sıddîk'tır.

Doğumu

Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmustur. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah'dan bir veya üç yaş küçük olduğu zikredilmiştir.

Şemaili

Beyaz tenli, zayıf bedenli, arık yüzlü, seyrek ve az sakallı, çukur gözlü ve çıkık alınlı idi.

Ailesi

Mekke'de önemli bir yere sahip, ticaretle uğraşan, toplumsal temasları ve geniş kültürleri ile tanınan Teymoğulları kabilesinden olan Hz. Ebû Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir. Annesinin adı Ümmü'l-Hayr Selma, babasınınki Ebû Kuhafe'dir. Babası Mekke eşrafından olup, oğlu Hz. Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür.

Muhtelif evlilikleri olmuştur. İlk evliliğini cahiliye döneminde Kuteyle bint Abduluzza isimli bir hanımla yapmış ve ondan Abdullah ile Esma adında bir kızı ve bir oğlu dünyaya gelmiştir. Ümmü Ruman'dan Aişe ve Abdurrahman, Medine'de evlendiği Harice b. Zeyd'in kızı Habibe'den Ümmü Gülsüm, Esma isimli hanımından ise Muhammed adlarında çocukları dünyaya gelmiştir.

İslam'dan Önceki Hayatı

Hz. Ebû Bekir, cahiliye döneminde de güzel ahlakı ile tanınan, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "esnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi. O, Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbar ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslam için harcamıştır.

İslam'a Girmesi

Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Ebû Bekir Mekke döneminde güçlü kabilelere mensup kişileri İslam'a kazandırmaya çalıştı, öte yandan Müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azat etmekte kullandı.

Onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişe'nin rivayetine göre, Rasûlullah hicret emrini alıp, Hz. Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince sevinçten ağlamaya başlamıştı.

Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te yer aldı. Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.

Halifeliği

Hicrî on birinci yılda hastalanan Rasûlullah 13 Rebiulevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefat etti. Başta Hz. Ömer olmak üzere ashabın isteği ile halife seçildi. "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyle yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir.

Yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekat vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. Hire, Ecnadin ve Enbar, O'nun döneminde savaşlarla İslam diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin de önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük Savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefat etmiştir.

Hz. Ebû Bekir, Zeyd b. Sabit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, bütün âyetlerin toplanmasını sağlamıştır.

Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda Cemaziyelahir ayının başında hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığın ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Hz. Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashabla istişare ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Çok sevdiği Rasûlullah gibi altmış üç yaşında vefat etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına - omuz hizasında olarak- defnedildi.

ÖMER B. HATTAB (ra)

Ömer, uzun boylu, iri cüsseli, beyaz tenli, alnı geniş bıyıkları uzun ve saçları dökük birisiydi. Çocukluğunda deve çobanlığı yapan Ömer, gençliğinde neseb ilmi, silah kullanma gibi Araplarca şerefli işler arasında kabul edilen şeylerle meşgul oluyordu. Ömer aynı zamanda çok iyi bir hatipti.

Image

İkinci Raşid Halife. İslam'ı yeryüzüne yerleştirip, hakim kılmak için Rasûlullah'ın verdigi tevhidi mücadelede O'na en yakın olan sahabilerden biridir. Ömer'in lakabı "Faruk"tur. Faruk, hak ile batılın arasını ayıran demektir.

Doğumu

Ömer (ra), Fil Olayı'ndan on üç sene sonra Mekke'de doğmuştur. Kendisinden nakledilen bir rivayete göre o, Büyük Ficar savaşından dört yıl sonra dünyaya gelmiştir.

Ailesi

Babası, Hattab b. Nüfeyl olup, nesebi Ka'b'da Rasûlullah ile birleşmektedir. Kureyş'in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebû Cehil'in kardeşi veya amcasının kızı olan Hanteme'dir.

Şemaili

Ömer, uzun boylu, iri cüsseli, beyaz tenli, alnı geniş bıyıkları uzun ve saçları dökük birisiydi. Çocukluğunda deve çobanlığı yapan Ömer, gençliğinde neseb ilmi, silah kullanma gibi Araplarca şerefli işler arasında kabul edilen şeylerle meşgul oluyordu. Ömer aynı zamanda çok iyi bir hatipti.

İslam'dan önceki hayatı

Kaynaklar Hz. Ömer (ra)'in Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazlaca bir şey söylemezler. Ancak küçüklüğünde, babasına ait sürülere çobanlık ettiği, sonra da ticarete başladığı bilinmektedir. O, Suriye taraflarına giden ticaret kervanlarına iştirak etmekteydi. Cahiliyye döneminde Mekke eşrafı arasında yer almakta olup, Mekke şehir devletinin sifare (elçilik) görevi onun elindeydi. Bir savaş çıkması durumunda karşı tarafa elçi olarak Ömer gönderilir ve dönüşünde onun verdiği bilgi ve görüşlere göre hareket edilirdi. Ayrıca kabileler arasında çıkan anlaşmazlıkların çözümünde etkin rol alır ve verdiği kararlar bağlayıcılık vasfı taşırdı.

İslam'a girmesi

Hz. Muhammed (sav)'i öldürmeye karar veren Ömer, kılıcını kuşanarak, Peygamber'i öldürmek için harekete geçmiş, ancak kız kardeşi ve eniştesinin yeni dine girmiş olduğunu öğrenince önce onların yanına gitmiş ve okudukları Kur'ân âyetlerinden etkilenerek risaletin 6. yılında İslam'ı kabul etmiştir.

Müslüman olduktan sonra sürekli Rasûlullah'ın yanında bulunmuş, O'nu korumak için elinden gelen gayreti göstermiştir.

Hicreti

Medine'ye hicret emrolunduğu zaman Müslümanlar Mekke'den gizlice Medine'ye göç etmeye başladıklarında, Ömer, gizlenme ihtiyacı duymamış, beraberinde yirmi arkadaşı olduğu halde Medine'ye doğru yola çıkmıştı.

İslam'a hizmeti

Ömer (ra), Bedir, Uhud, Hendek, Hayber gibi gazvelerin hepsine ve çok sayıda seriyyeye katılmış, bunların bazısında komutan olarak görev yapmıştır.

Rasûlullah'ın vefatının hemen peşinden ortaya çıkan karışıklığın Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesiyle yok edilmesinde Ömer büyük rol oynamıştır. Hz. Ebû Bekir'in kısa halifelik döneminde en büyük yardımcısı Ömer (ra) olmuştur.

Halifeliği

Hz. Ebû Bekir (ra) vefat edeceğini anladığında, Ömer'i kendisine halef tayin etmeyi düşünmüş ve bu düşüncesini açıklayarak bazı sahabilerle istişarelerde bulunmuştu. Herkes Ömer (ra)'in halife olmasını onaylayınca da ikinci İslam halifesi o olmuştur.

Ömer bir taraftan Suriye'nin fethinin tamamlanması için gayret gösterirken, öte taraftan İran cephesinde netice almak için ordular sevkediyordu. Kadisiye Savaşıyla İran ordusu hezimete uğratılmıştır. İran'ın bazı bölgeleri savaş ile, bazı bölgeleri de sulh yoluyla İslam'ın hakimiyetine boyun eğdirilmişti. Azerbaycan ve Ermenistan, Horasan'a kadar bütün İran toprakları fethedilen yerler arasındaydı. Mısır ve Kudüs de bu dönemde alındı.

Ömer, devleti teşkilatlandırmaya da çalışıyordu. "Divan" teşkilatını kurdu. Feyden elde edilen gelirlerden verdiği atiyyeleri bir gruplandırmaya tabi tutmuştur. Ömer, yargı (kaza) işlerini bir düzene koymak için valilerden ayrı ve bağımsız çalışan kadılar tayin eden ilk kimsedir. H. XVII'de para bastırarak piyasaya sürdü. Orduları düşman bölgelerine yakın yerlerde bulundurabilmek için ordugah şehirler tesis etmiştir.

Müslüman olmayan bir köle tarafından hançerlenmiş ve bu olaydan tam 3 gün sonra vefat etmiştir.

OSMAN B. AFFAN (ra)


Osman (ra), güzel yüzlü, pek nazik, gür sakallı, orta boylu, omuzlarının arası açık ve oldukça sık saçlıydı.

Image

Haya abidesi, Raşid Halifelerin üçüncüsü. Osman (ra) b. Affan b. Ebil-As b. Ümeyye b. Abdi's-şems b. Abdi Menaf el-Kuresî el-Emevî Ebu Amr olan künyesi, Müslüman olduktan sonra Peygamber'in kızı Rukiyye'den Abdullah isminde bir oğlu olunca 'Ebû Abdullah' diye değiştirilmiştir. Künyesi, "Ebû Abdullah'tır. Ona, "Ebû Amr" ve "Ebû Leyla" da denilirdi. Lakabı ise 'zinnnureyn'dir.

Doğumu

Osman (ra), meşhur Fil Olayı'ndan 6 sene sonra yani hicretten 47 yıl önce dünyaya gelmiştir. Buna göre Hz. Muhammed (sav)'in peygamberlikle serfiraz kılındığı yılda, Hz. Osman (ra) 34 yaşındaydı.

Ailesi

Ümeyyeoğulları ailesine mensup olup, nesebi beşinci ceddi olan Abdi Menaf'ta Rasûlullah ile birleşmektedir. Annesi, Erva binti Küreyz b. Rebia b. Habib b. Abdi Şems'tir. Büyükannesi ise Rasûlullah'ın halası Abdülmuttalib'in kızı Beyda'dır.

Rasûlullah'ın iki kızı ile evlilik yapmıştır. Rukiyye'nin hicretin 2. senesinde vefatından sonra Ümmü Gülsüm ile evlendi. Rukiye'den Abdullah adlı bir oğlu olmuş, fakat hicretin 4. senesinde 6 yaşında iken vefat etmiştir. Daha sonraları Fahite b. Gazvan, Ümmü Amr binti Cündüb, Ümmü Benîn binti Uyeyne ve Naile isimli hanımlarla hayatını birleştirmiştir. Amr, Halid, Ebân, Ömer, Meryem adlı çocukları Ümmü Amr binti Cendel'den, Abdulmelik adındaki çocuğu da Ümmü Benîn binti Uyeyne'den olmuştur. Bunlar arasında en meşhuru Eban adındaki oğludur.

Şemaili

Osman (ra), güzel yüzlü, pek nazik, gür sakallı, orta boylu, omuzlarının arası açık ve oldukça sık saçlıydı.

İslam'dan Önceki Hayatı

Müslüman olmadan önceki hayatına ait kaynak kitaplarımızda çok bilgiye rastlayamadığımız Hz. Osman (ra), gençliğinde ticaretle meşgul oluyordu. Ticari muameleleri çok dürüst olduğu için, halk arasında bu yönüyle meşhur olmuştur.

İslam'a Girmesi

Hz. Ebû Bekir'in (ra) daveti neticesinde Osman b. Affan iman etmiştir.

Hicreti

İki Habeşistan hicretine de katılmıştır. Medine'ye hicret etmekle emrolunduğunda, Osman (ra) diğer Müslümanlarla birlikte Medine'ye hicret etti.

İslam'a Hizmeti

Bir Yahudinin mülkiyetinde olan Rume kuyusunu yirmi bin dirheme satın alarak bütün Müslümanların istifadesine sunmuştu.

Osman (ra), hanımı Rukayye ağır hasta olduğu için, Rasûlullah'ın izniyle Bedir savaşından geri kalmıştı. Bedir Savaşı hariç, Müşriklerle ve İslam düşmanlarıyla yapılan bütün savaşlara katılmıştır.

Halifeliği

Hz. Ömer (ra), yaralanınca seçtiği kişiler komuoyu yoklaması da yaparak Osman (ra)'ı halife seçmişlerdir.

Osman (ra), devlet idaresini devraldığı zaman İslam fetihleri hızlı bir şekilde devam ediyordu.  Bu dönemde İslam ordusu Cûzecân, Talikan, Faryab ve Belh, Toharistan bölgesindeki şehirlerin hemen hemen bütününü, Kıbrıs ve Rodos adaları ile Ifrıkiyye bölgesini fethetti. Anadolu içlerinden Tiflis'e kadar olan bölge fethedildi.

Bazı fitneler neticesinde çıkan isyan olayları sırasında vefat etti.

ALİ B. EBÛ TALİB (ra)

Rasûl-i Ekrem İslam'ı anlatmak için Haşimoğullarını evine davet etti. Yemekten sonra: "Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum. İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana beyat edecek." dedi. Yalnız Ali (ra) kalktı ve orada Rasûlullah'a O'nun istediği sözlerle beyat etti.

Image

Rasûlullah'ın amcasının oğlu, damadı, dördüncü halife. Babası Ebû Talib, annesi Kureyş'ten Fatıma binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir. Künyesi Ebu'l Hasan ve Ebû Türâb (toprağın babası), lakabı Haydar; ünvanı Emiru'l-Müminin'dir. Ayrıca "Allah'ın Arslanı" ünvanıyla da anılır.

Doğumu

Ali, hicretten 20 yıl önce dünyaya gelmiştir. Allah Rasûlü'nün amcası Ebû Talib'in en küçük oğludur. Künyesi Ebû Hasan veya Ebû Türâb'dır.

Ailesi

Ali, Peygamber'in amcası Ebû Talib'in oğludur.

Ali'nin annesi kocasının ölümünden sonra Müslüman olmuş ve Medine'ye hicret etmiştir. Vefat ettiğinde Allah Rasûlü mübarek elbisesini göndermiş ve onu kefen olarak kullanmalarını emretmiştir.

Ali (ra), 14 erkek 9 kız çocuğuna sahiptir. Bunlardan Hasan, Hüseyin, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm, Hz. Peygamber'in kızı Fatıma'dan olmadır. Ali, Fatıma hayatta iken ikinci bir kadınla evlilik yapmamıştır. Onun diğer evlilikleri Fatıma'nın vefatından sonradır.

Şemaili

Ali ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri siyah gözlü olup, sakalı sık ve genişti. Sevade b. Hazala'nın tarifinde sakalını bir defa kınalamış da sonra terk etmiş gibi sarıya yakındı.

İslam'a Girmesi

Rasûl-i Ekrem İslam'ı anlatmak için Haşimoğullarını evine davet etti. Yemekten sonra: "Ey Abdülmuttaliboğulları, ben özellikle size ve bütün insanlara gönderilmiş bulunuyorum. İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana beyat edecek." dedi. Yalnız Ali (ra) kalktı ve orada Rasûlullah'a O'nun istediği sözlerle beyat etti.

Hicreti

Peygamber hicret etmeden önce elinde bulunan emanetleri, sahiplerine verilmek üzere Ali'ye bıraktı ve o gece Ali, Rasûlullah'ın yatağına da yatarak inanmayanları şaşırttı. Sonra Medine'ye hicret etti.

İslam'a Hizmeti

Hicretten sonra da hep Hz. Peygamber'in yanında bulunmuş, bütün savaşlara katılmıştır. Peygamber'in vefatı sırasında, hücresinde bulunanların başında geliyordu. Ebû Bekir halife seçildiği sırada Ali Rasûlullah'ın hücresinde tekfin ile meşgul idi.

Ömer devrinde devletin bütün hukuk isleriyle ilgilenip âdeta İslam devletinin baş kadısı olarak görev yaptı. Hz. Osman (ra)'in hilafeti döneminde idari tutumdan pek memnun olmamakla birlikte İslam devletinin muhtelif vilayetlerinden gelen şikayetleri hep Hz. Osman (ra)'a bildirmiş ve O'na hal çareleri teklif etmişti. Hz. Osman (ra)'i muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen gayreti sarfetti.

Halifeliği

Hz. Osman (ra)'in şehadetinden sonra İslam'ın ileri gelen şahsiyetleri ona beyat ettiler. Hilafete geçtiğinde halledilmesi gereken bir çok problemle karşı karşıya kaldı. Bu karışıklıklar Cemel ve Sıffin gibi iç çatışmaları doğurdu. İslam devleti bünyesindeki bu ihtilafları giderme konusunda büyük fedakarlık ve gayretler gösterdi.

Nihayet, Kufe'de 40/661 yılında bir Harici olan Abdurrahman b. Mülcem tarafından sabah namazına giderken yaralandı. Bu yaranın etkisiyle şehid oldu.

Devamlı olarak Peygamber'in yanında bulunduğu için Tefsir, Hadis ve Fıkıh'ta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta Rasûlullah'ın tabiri ile "ilim beldesinin kapısı" olarak ümmetin en bilgini idi.

ABDURRAHMAN İBN AVF (ra)

Rasûlullah'ın hayatta iken cennetle müjdelediği on sahabeden ve ilk Müslümanlardan biri. Asıl adı Abdulkabe veya baska bir görüşe göre Abdu Amr idi. Ebû Muhammed künyesi ile tanınır.

Abdurrahman 'Fil Olayı'ndan yaklaşık yirmi yıl sonra dünyaya gelmiştir.

Abdurrahman'ın annesi Sifa binti Avf b. Adi'l-Hâris b. Zühre b. Kilâb idi. Kureyş kabilesinin Zühreoğullarından Haris'in oğludur.

Hz. Peygamber'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerine başladığı günlerde İslam'a giren Abdurrahman'a bu ismi Rasûlullah vermiştir.

Habesistan'a yapılan iki hicrete de katılmıştı. Nihayet Rasûlullah, ashabı Medine'ye hicret etmeye teşvik edince, o da diğer ashab ile birlikte hicret etmişti.

Abdurrahman b. Avf (ra) Medine çarşısında alışverişe başlamış ve Allah ona büyük servet vermişti Ashabın en cömertlerinden biri olduğu bilinen Abdurrahman b. Avf'ın birçok gazvede ve özellikle Tebük gazvesinde Allah yolunda büyük infaklarda bulunduğu bilinmektedir.

Abdurrahman b. Avf (ra) artık bir hayli yaşlanınca Hz. Osman (ra) devrinde çok sakin bir hayat yaşamış ve nihayet hicretin 32. yılında Medine'de vefat etmiştir.

Abdurrahman b Avf Peygamber'den çok hadis duymuş, fakat titizliğinden dolayı bunların hepsini nakletmekten çekinmiştir. Hadis mecmualarında ondan altmış beş kadar hadis nakledilmektedir.

EBÛ UBEYDE B.CERRAH (ra)

Eminu'l-Ümme lakabıyla anılan, ilk Müslümanlardan ve aşere-i mübeşşereden olan sahabi. Asıl adı Amir b. Abdullah b. el-Cerrah'tır. Kureyş kabilesinin Fihroğulları'ndandır. Nesebi, Rasûlullah'ın nesebiyle dedelerinden Fihr'de birleşir.

"Eminü'l-Ümme (ümmetin emini)" lakabıyla meşhur olmuştur.

Ebû Ubeyde, Hz. Ebû Bekir'in davetiyle veya Osman (ra) b. Maz'un başkanlığında arkadaşlarıyla Rasûlullah'a giderek Müslüman olmuştur. Habesistan'a göç edenler arasında ikinci kafiledendir. Ebû Ubeyde de diğer büyük sahabiler gibi bütün gazalara katılmıştır. Mekke fethinde, Taif muhasarasında, Veda Haccı'nda hep Rasûlullah'ın yanında bulunmuştur. Ebû Ubeyde b. Cerrah, Hz. Ebû Bekir'in hilafetinden itibaren Ömer zamanında cihad hareketinde Suriye bölgesindeki fetihlere katıldı ve kumandan olarak yer aldı.

Suriye, Mısır ve Irak'ı Amvas (Amevas) Taunu diye tarihe geçen veba salgınında hastalanmış ve vefat etmiştir.

SA'D B. EBİ VAKKAS (ra)

Sa'd b. Ebî Vakkas Malik b. Vuheyb b. Abdi Menaf b. Zühre. Babası Malik b. Vuheyb'dir. Malik'in künyesi Ebî Vakkas olup, Sa'd bu künyeye nisbetle İbn Ebî Vakkas olarak çağrılırdı. Rasûlullah (sav)'in annesi Zuhreoğullarından olduğu için, anne tarafından da nesebi Rasûlullah (sav) ile birleşmektedir. Sa'd'ın annesi Hamene binti Süfyan b. Ümeyye'dir.

Sa'd (ra), ilk iman edenlerden biridir. Sa'd (ra), Medine'ye hicrete kadar Mekke'de kalmıştır.

O, Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke'nin fethi ve diğer gazvelerin tamamına katılmıştır. Halifeler döneminde hem askerî, hem de siyasi alanda pek çok hizmeti olmuştur.

Sa'd (ra), Hicrî 55 yılında ikamet etmekte olduğu Medine'nin dışındaki Akik vadisinde vefat etmiştir.

SAİD B. ZEYD (ra)

Babası Zeyd b. Amr olup, nesebi Ka'b'da Rasûlullah ile birleşmektedir. Künyesi Ebul-A'ver'dir. Ebû Tür olarak da çağrılırdı.

Annesi Fatıma binti Bace'dir. Babası Zeyd, İbrahim (as)'in dini olan Hanifliğe tabi idi.

Said, babası Zeyd'in kendisine telkin ettiği Hanif dininin bilincinde olarak yetişmişti.  Hz. Peygamber'e tabi olmakta gecikmedi.

Ömer'in kızkardeşi Fatıma ile evli idi.

Said b. Zeyd, Bedir savaşı hariç, Uhud, Hendek ve Rasûlullah'ın diğer bütün savaşlarına katılmıştır.

Said (ra), ömrünün son günlerini, Medine'nin dışında bulunan Akik vadisindeki çiftliğinde geçirdi ve burada yetmiş yaşını geçmiş olduğu halde Hicrî 50 veya 51 yılında vefat etti.

TALHA B. UBEYDULLAH (ra)

Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr b. Sa'd b. Teym b. Mürre b. Katb b. Lüeyy b. Galib el-Kurasî et-Teymî. Künyesi, Ebu Muhammed'dir.

Talha, İslam'a giren ilk sekiz kişiden ve Ebû Bekir aracılığıyla Müslüman olan beş kişiden biridir.

Talha; orta boylu, geniş göğüslü, geniş omuzlu ve iri ayaklı idi. Esmer benizli, sık saçlı fakat saçları ne kısa kıvırcık ne de düz ve uzundu. Güler yüzlü, ince burunlu idi. Saçlarını boyamazdı. Yürüdüğü zaman süratli yürür, bir yere yöneldiği vakit tüm vücudu ile dönerdi.

Bedir'e katılmamış, sonraki birçok savaşa katılmıştır. Uhud günü Hz. Peygamber'i kahramanca müdafaa etmiştir.

Cemel günü (h. 36), Mervan b. Hakem tarafından şehit edilmiştir. Vefat ettiği zaman tahminen 60-64 yaşlarındaydı.

Talha, Peygamber Efendimiz'in bacanağıydı. Hanımlarından dört tanesi Rasûlullah'ın zevcelerinin kız kardeşleriydi.

ZÜBEYR B. AVVAM (ra)

Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed b. Abdi'l-Uzza b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b. b. Lüeyy el-Kurasî el-Esedî. Büyük oğlu Abdullah'tan dolayı "Ebû Abdillah" diye çağrılırdı. Hz. Peygamber'in dostu ve havarisi (yardımcısı), aynı zamanda halası Safiyye binti Abdulmuttalib'in oğludur.

Ömer'in vefatından sonra, halife seçimini gerçekleştirmeleri için tayin ettiği altı kişilik "Ashabu'ş şûra" (danışma kurulu) üyelerindendir. Annesi kendisini "Ebu't-Tahir" diye çağırırdı. Fakat Zübeyr (ra) kendisini oğlu Abdullah ile künyelendirmiş ve bu künye ile tanınmıştır.

İlk Müslümanların dördüncüsü veya beşincisidir. Ancak ne doğum tarihi, ne de kaç yaşındayken Müslüman olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Habesistan'a da hicret etmiştir.

Bütün savaşlara katıldığı gibi Mısır fethinde de önemli rol oynamıştır.

Cemel Savaşı'na katılmış ancak sonra savaştan çekilerek geri dönmüştür. Medine yolunda Temim kabilesine ait bir su başına vardığında orada bulunan Amr b. Cürümüz onu takibe başladı. Vadi's-Sibâ' denilen mevkide bir fırsatını bularak Zübeyr'i şehid etti.