Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Hümeze: Avucumda Köz Biriktiriyorum

20 Ağustos 2014 Çarşamba Sonpeygamber.info / Mukabele: Anlam Sağlaması


Mukabele; Kitâb’ın içinde kastedilen hakiki anlama oranla -bizim bu güne kadar anlayabildiğimiz Kitâb’ı- karşılaştırarak bir yerde anlam sağlamasını yaparak okumak ve henüz anlayamadığımız hakiki Kitâb’a bakarak “kitapçıklarımızı” yenilemek gibidir. Gerçek bir mukabele hem bugüne kadar Kitap’tan anladıklarımızın doğru olup olmadığını, hem de buna bağlı olarak yaşadığımız hayatın gerçekten de Kitaplı olup olmadığını sorgulama imkânını verir.

Baştan sona okumalarla hayatı yeniden daha doğru anlamanın ve yaşamanın zamanı olsun.


Sahip olamadıklarıma hayran oldum. Sahip olduklarımı aşağıladım. Elimde olmayınca değer biçemez oldum. Elime geçer geçmez değersizleştirdim. Ulaşamıyorum diye yücelttim. Ulaşınca sıradanlaştırdım.

Uzayıp gidiyor. Sonu gelmiyor alevli sütunların. Geçemiyorum karşıya. Firar ettiğim her kapı yeni bir zindana açılıyor. Bir yanda yeni şeyleri ele geçirme telaşı. Bir yanda eldekileri yitirme kaygısı. Hafiflemiyor hırsım. Yüreğimden ateş eksilmiyor. Zindandayım. Serinlik ümidim kalmadı.

Uzayıp giden parmaklıklar arasında [kendi zindanıma mahkûmum].

Bu ateş! Bu ateş! Hiç terk etmiyor beni. Yanımdan yöremden ayrılmıyor. Nereye gitsem eteğime bulaşıyor. Gölgeleri yakıyor. Suları tutuşturuyor. Meltem değmiyor alnıma. Bir şey hep eksik içimde. Geri kalan yanımı kavuruyor. Parçayı yerine koyamıyorum. Tamamlayamıyorum kendimi. Hiçbir şey tat vermiyor. Yavanlaşıyor sular. Başımı sokacak bir huzur limanı arıyorum. O ateş, nerede nasıl alevlendiyse, hep beni buluyor.

Ateş benim üzerime salınmış sanki… Sadece benim üzerime.

Anladım ki ateş benimle değilmiş; benmişim ateş! Kaçacak bir yer yok. En gizli saklı yerimde tutuşmuş ateş. Gönlümün başucunda. Yüreğimin dehlizlerinden alev almış. Yanımda taşıyorum ateşi. Benden taşıyor ateş. Kendimi eksik gördükçe alevleniyor. Kendimi uzak buldukça huzurdan, harlanıyor. Kül ediyorum nefeslerimi. Köz oluyor her yanım.

O Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir.

Yo, ateşle doğmadım. Kendimi bu ateşe kendim koydum. Haksızlık ediyor değil bana Allah. Hak ettiğimi veriyor. Zulmediyor değil ben kuluna; kendine zulmeden benim. Böyle olmayabilirdi. Böyle olmasını benim iradem doğurdu. Kendi seçimlerimin sonucudur bu zindana mahkûm olmam. Ateşi isteyen benim. Hak eden ben.

Öyle bir ateş ki kalpler üstünde yükselir.

Meğer halimi ateşe çevirmişim. Şimdi karşıma kendi halimi koydu Rabbim. Kendimi neye çevirdiğimi göreyim istedi. Kaygıların ateşinde yandığımın resmidir bu ateş. Hüzün ve kederlerin yakıcılığına tutsak olduğumu haber veriyor bu amansız telaş. Ötesi yok; bu ateşle yüzleşmeliyim. Bu ateştedir gizli yüzüm. “Kendim ettim, kendim buldum” diyeceğim yerdeyim. Ateşler içindeyim. Nereye gitsem, eksilmeyecek ateş. Böyle gidersem, ateşi önüm sıra var edeceğim. Çaresi yok, ateşimin gözlerinin içine içine bakmalıyım. Kendi gözbebeğimi kor diye görmeye hazırlanmalıyım.

Nasıl oldu da yüreğimin üstüne üstüne geldi bu ateş? Nasıl oldu da kendimi ateşten sütunların ardına mahkûm ettim? Nasıl düştüm bu zindana? Nasıl oldu da sonu gelmez bu alevlerin ardında sıkıştım kaldım?

Bilir misin nedir 'hutame'?

Bana ayırdığı huzur derinliğinden vazgeçmişim. "Daha çok"ların peşi sıra koşmuşum. Çoğaltma hırsıyla yüzümü ateşlere sürmüşüm. Huzurlu köşelerden sürgün etmişim kalbimi. Serin meltemlerin dokunuşundan uzağa düşürmüşüm kaderimi.

Adını bilmezdim ama tadını çok iyi öğrendim. Közleri yudumlaya yudumlaya fark ettim ki nefes nefese kendi ateşimi harlıyorum. Rabbimin benim için hazırladığı Kevser serinliğinden yüz çevirmişim. Bana ayırdığı huzur derinliğinden vazgeçmişim. "Daha çok"ların peşi sıra koşmuşum. Çoğaltma hırsıyla yüzümü ateşlere sürmüşüm. Huzurlu köşelerden sürgün etmişim kalbimi. Serin meltemlerin dokunuşundan uzağa düşürmüşüm kaderimi.

Kırıp geçiren, iliklere işleyen bir ateşin dibine savrulmuş [buldum kendimi].

Varlığımı delik deşik eden, hiç eksilmeyen, şiddeti hiç sönmeyen bir ateş hazırlamışım kendime. Ümitlerimi param parça eden alevlere sokmuşum başımı. Ne varsa kalbime yar olacak, terk etmişim. Uzaklara atmışım memnuniyet fırsatlarını. Düşürmüşüm kıymetimi. Düşürmüşüm boynuma asılan cevherleri. Rabbimin ümidi olduğumu unutup başkalarının nazarında itibar aramışım. Vefasız yüzlere bel bağlamışım. Özü düşman, yüzü dost görünenlere kanmışım.

Malımın beni ebedileştireceğini sandım.

İtirafımdır; eşyaya tutundum. Şeylerin eşiğinde dilendim. Servete yaslandım. Sahip olduklarım çoğaldıkça daha çok var olacağıma inandım. Malımı artırdıkça, üst üste yığdıkça, biriktirdikçe, ölüm araya sızmaz sandım. Ayrılık yaralarını kapatabilirdi istiflemeler. Yitirdiklerimi yerine koyabilirdi yığmalar. Elimden çıkanların acısını dindirebilirdi biriktirmeler. Hesaplarımı bunun üzerine yaptım. Aldandım.

Karşımda duruyor şimdi aynam. Gözlerimi kaçıramayacağım. Yüzümü çeviremeyeceğim. Acı gerçek.

Sahip olamadıklarıma hayran oldum. Sahip olduklarımı aşağıladım. Elimde olmayınca değer biçemez oldum. Elime geçer geçmez değersizleştirdim. Ulaşamıyorum diye yücelttim. Ulaşınca sıradanlaştırdım.

Ateşim bu benim. Yüreğimde hiç dinmeyen alevim.

Sahip olamadıklarıma heveslendiriliyorum. Sahip olduklarımdan küstürülüyorum. Yeni şeylere sahip olmanın hevesiyle koşuyorum. Yeni şeyler "eski" olunca da, daha yeni şeylerin ardı sıra alevli bir koşuya başlıyorum. Hiç kesilmiyor bu ateş dansı… Yürüdükçe yanıyorum. Yandıkça yeni közlere basıyorum.

Vay haline elinde olmayanın ardı sıra koşarken, elinde olanı yüz üstü bırakanın.

Al beni bu uğursuz koşudan Allah'ım!