Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Hz. Peygamber'in Habeş Kralına Davet Elçisi Amr b. Ümeyye Ed-Damrî

2 Kasım 2015 Pazartesi Sahabe / Sahabiler


Başlangıçta Amr b. Ümeyye (ra) İslam hareketine karşı duyarsız kalmış ve Bedir ve Uhud savaşlarında Mekkelilerin safında yer almıştır. Onun İslam’a girişi ancak Uhud savaşından sonra Mekkelilerin geri çekildikleri döneme rastlar. Hiçbir kaynak bu iki kanlı savaş sırasında kendisinin herhangi bir askerî harekâta katıldığı hakkında bilgi vermez.

Aslen Damra kabilesinden olan Amr b.Ümeyye (ra) Hz. Peygamber dönemindeki diplomatik etkinliklerde çok önemli görevler üstlenmiş bir şahsiyettir. Hicretten 25 yıl önce dünyaya geldi. Onun sülalesi daha önce yapılmış ittifak yapmıştı. Anlaşması gereği Mekke’deki Abd Şems kabilesinin bir kolunu oluşturuyordu. Rasûlullah (sav)’ın yakın akrabalarından Suheyle bint Ubeyde b. Hâris ile evlendi. Kayınpederi olan Ubeyde (ra) ilk Müslümanlardan olup Bedir Savaşı esnasında şehit düşmüştür.

Allah Rasûlü (sav) hicretin 2. yılının Safer ayında (M. 624) 60 kadar sahabiyle birlikte Amr (ra)’ın kabilesi Benî Damra topraklarındaki Veddân’a kadar ulaşmış, yaklaşık iki hafta burada kalarak bölgedeki kabileler ile anlaşmalar akdetmiştir. Yapılan müzakereler sonucunda ortaya çıkan belge, Hz. Peygamber’in Medine dışındaki kabilelerle yaptığı ilk resmî sözleşme kabul edilir. Damralılarla akdedilen sözleşmenin metni şu şekildedir: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla! Bu, Rasûlullah Muhammed’in Benî Damra kabilesiyle yaptığı anlaşmadır: Onların canları ve malları emniyette olacak ve kendilerine bir saldırı olması halinde yardım edilecektir. Buna karşılık onlar da Rasûlullah (sav)’a yardım ellerini uzatacaklardır. Bu hükümler deniz dalgaları bir istiridye kabuğunu (veya bir yün parçasını) eritip yok edinceye kadar yürürlükte olacaktır. Müslümanların Allah yolunda yapacakları seferler bundan müstesnadır. Ayrıca Hz. Peygamber kendilerini ne zaman yardıma çağırsa, onlar hiç vakit geçirmeden yardıma koşacaklardır. Bu nedenle onlar, Allah’ın ve Rasulü (sav)’nün teminatı altındadırlar. Yine onlar arasında olup verdikleri bu sözleri tutacak ve anlaşmayı bozmaktan kaçınacak kimselere de yardım eli uzatılacaktır."

Başlangıçta Amr b. Ümeyye (ra) İslam hareketine karşı duyarsız kalmış ve Bedir ve Uhud savaşlarında Mekkelilerin safında yer almıştır. Onun İslam’a girişi ancak Uhud savaşından sonra Mekkelilerin geri çekildikleri döneme rastlar. Hiçbir kaynak bu iki kanlı savaş sırasında kendisinin herhangi bir askerî harekâta katıldığı hakkında bilgi vermez. Anlaşıldığı kadarıyla Amr (ra) bu savaşlara da formalite gereği, belki de gönülsüz katılmıştır. Zira Mekkeli bir ailenin mensubu sıfatıyla kabile başkanının katıldığı her savaşta onun da hazır bulunması gerekiyordu.

Hicretin 4. yılında bedevilerin önde gelen başkanlarından Ebu Berâ’ yanında getirdiği hediyelerle birlikte Rasûlullah (sav)’ı ziyaret için Medine’ye geldi. Kendisi İslam’a girmedi. Ancak yapılan görüşmeler sonucunda Hz. Peygamber’i kendi kabilesinde İslam’ı yaymak üzere çok sayıda sahabeyi göndermeye razı etti. Amr b. Ümeyye (ra) de bu heyet içerisinde yer alıyordu. Bi’ru Maune denilen yerde Ebu Bera’nın yeğeni ‘Amir b. Tufeyl Müslümanlara ani bir baskın düzenledi; hayvanları otlatmak için kamptan ayrılmış olan Amr (ra) ve bir başka Medineli Müslüman dışında tüm kafile kılıçtan geçirildi. Bu ikisi döndüklerinde düşman süvarileri hâlâ oradaydılar. Arkadaşlarının intikamını almak için girdikleri çatışma sonunda Amr (ra) esir edildi, arkadaşı ise şehit düştü. Ancak saldırgan Amir b. Tufeyl: “Annem bir köle azat etmeyi adamıştı" diyerek onu fidye almaksızın azat etti. Amr b. Ümeyye (ra) tebliğle görevlendirilen 70 arkadaşının şehit edildiğini haber vermek için Medine’ye yöneldi. Dönüş esnasında kılıçtan geçirme olayının sorumlusu olan kabileye mensup iki kişiye rastladı ve onların Hz. Peygamber’in himayesi altında olduklarından habersiz bir şekilde tuzak kurarak bu iki kişiyi öldürdü. Hz. Peygamber Amr (ra)’ın başından geçenleri öğrenince yanlışlıkla öldürülen bu iki kişinin yakınlarına kan diyetini gönderdi. Diğer taraftan Mekke müşriklerinin lideri Ebu Sufyan, Rasûlullah (sav)’ı öldürmek üzere Medine’ye bir bedeviyi göndermişti. Belki de böylece hem Bedir Savaşında öldürülen çok sayıda yakın akrabasının, hem de Müslümanlar tarafından Mekke ticaret kervanlarına karşı yürütülen ve arkası gelmeyen ekonomik baskının intikamını almak istiyordu. Hz. Peygamber bu suikasttan kurtuldu. Bu sırada Müslüman misafirlerin haince kılıçtan geçirildiği başka bir hadise olan er-Raci’ olayı meydana geldi. Hadisenin ardından Müslümanlardan birkaçı da tutsak edilerek Mekkelilere satılmış, onlar da bu iki Müslüman’ı öldürmüşlerdi. Bu durum karşısında Rasûlullah (sav) olayların baş sorumlusu kabul ettiği Ebu Sufyan’ı öldürmeleri için Amr b. Ümeyye (ra) ile Medineli Müslümanı Mekke’ye gönderdi. Ancak Amr (ra)’ı Mekke’de tanıdıkları için onlar görevlerini tamamlayamadan geri dönmek zorunda kaldılar.

Hendek Savaşı’ndan sonraki dönemde Rasûlullah (sav) Mekkeli müşriklere karşı kesin bir yumuşama politikası gütmüş ve bu amaçla bölgede çıkan kıtlığı fırsat bilerek, diğer insani birtakım davranışların yanı sıra o zaman için önemli bir meblağ oluşturan 500 altın dinarı Mekkeli yoksullar arasında dağıtılmak üzere göndermişti. Bu dağıtım işinde Ebu Süfyan ve Safvân b. Umeyye gibi Mekke’nin ileri gelen başkanları devreye sokulmuş ve böylece onların da gönülleri alınmaya çalışılmıştır. Bu yardım dağıtma işini Amr b.Ümeyye (ra) organize etmiştir.

İslam tarihi ile ilgili kaynaklarda Hz. Peygamber’in Amr b. Ümeyye ed-Damrî (ra) vasıtasıyla hicretin 7. yılı Muharrem ayında İslam’a davet için gönderdiği mektuptan söz edilir. Mektup krala Amr b. Ümeyye (ra) tarafından ulaştırılmıştır. Mektup metni şu şekildeydi: “Allah’ın elçisi Muhammed’den, Habeşistan hükümdarı Necaşî’ye: Kendisinden başka hiçbir tanrı olmayan gerçek hükümdar (Melik), mukaddes (Kuddûs), esirgeyici, kurtarıcı olan Allah’a hamd ile sözlerime başlarım. Kesinlikle onaylayıp tanıklık ederim ki Meryem oğlu İsa Allah’ın ruhu ve ke limesidir ve o, bu (Kelime’yi), iffetli Meryem üzerine bırakarak, tıpkı Âdem’i kendi eliyle yarattığı gibi, onu kendi ruhu ve üflemesinin etkisiyle gebe bırakmıştır. Seni tek ve hiçbir ortağı olmayan Allah’ın yoluna ve O’na itaat konusunda karşılıklı yardımlaşmaya davet ediyorum; beni izle ve bana gelmiş olan şeye iman et. Zira ben Allah’ın elçisiyim. Öyleyse seni ve sorumluluk ve yönetimin altındakileri her şeye gücü yeten ( Kâdir) ve Yüce olan Allah’a davet ediyorum. Öğüt ve önerilerimi kabul etmenizi tavsiye ederim." Amr b. Ümeyye, Peygamberimiz Aleyhisselamın mektubunu Necaşî'ye sunduktan sonra şöyle hitab etti: "Ey Ashama! Bana düşen söylemek, sana düşen de dinlemektir: Sen bize ne kadar şefkat ve nezaket gösterdinse, bizim de sana o derece güvenimiz olmuştur. Biz senden hangi hayrı ve iyiliği ummuşsak, muhakkak ona kavuşmuşuzdur. Biz senden hiçbir zaman hiçbir hususta hiçbir korku ve endişe duymamış; daima emniyet ve güvenç içinde bulunmuşuzdur. Zaten, biz senden, 'Sizinle bizim aramızda, İncil, reddolunmaz bir şahit, haksızlık etmez, bu yolda kesip aralayıcı hüküm verir bir hâkim olsun! Şu kadar ki, Yahudilerin İsa b. Meryem hakkındaki davranışları gibi, sen de şu ümmî peygamber hakkında kötü davranmayasın diye bir hüccet ve teminat da almış bulunuyorduk. Peygamber Aleyhisselam elçilerini ayırıp hükümdarlara yolladığı zaman, ben, o elçilerin kendileri için ummadıkları şeyi senden umduğum ve onların korktukları şey hakkında ben senden emniyet içinde bulunduğum halde, geçmişteki hayır ve iyiliklere göre ecir ve mükâfat bekleyerek gelip huzuruna çıkmış bulunuyorum!" dedi Necaşî, Peygamberimiz Aleyhisselamın mektubunu Amr b. Ümeyye (ra)'den alınca, gözlerine sürdü. Öpüp başına koydu. Hemen tahtından indi, tevazu göstererek yere oturdu ve Müslümanlığını açıkladı. Ardından da "Eğer yanına kadar gitmeye imkân bulsaydım, muhakkak giderdim! Allah'ı şahit tutarak söylerim ki: O, Kitap ehli olan Yahudilerle Nasranîlerin (Hristiyanların) geleceğini bekleyip durdukları ümmî peygamberdir! Musa Peygamber, 'Merkebe biner!' diyerek İsa Peygamber'in geleceğini müjdelediği gibi; İsa peygamber de 'Deveye biner!' diyerek Muhammed Peygamber'in geleceğini öylece müjdelemiştir! Gözle görmek, bu müjde haberinden daha tatmin edici, daha içe sindirici değildir! Fakat ne yapayım ki Habeşlilerden pek az yardımcılarım vardır. Yardımcılarımın çoğalmasını ve kalplerin İslamiyet’e ısınmasını bekliyorum" dedi. Necaşî, fildişinden yapılmış bir kutu getirtip Peygamber efendimizin mektubunu onun içine koydu ve: "Bu mektuplar aralarında bulundukça, Habeşlerde hayır ve bereket devam edecektir!" dedi.

Rivayete göre; Peygamberimiz Aleyhisselam'ın mektupları, daha sonra gelen Habeş Necaşî'lerinin ellerinde bulunmaya devam etmiş, Necaşîler tarafından bu mektuplara büyük saygı ve itina gösterile gelmiştir.

Hendek Savaşı’ndan sonraki dönemde Rasûlullah (sav) Mekkeli müşriklere karşı kesin bir yumuşama politikası gütmüş ve bu amaçla bölgede çıkan kıtlığı fırsat bilerek, diğer insani birtakım davranışların yanı sıra o zaman için önemli bir meblağ oluşturan 500 altın dinarı Mekkeli yoksullar arasında dağıtılmak üzere göndermişti. Bu dağıtım işinde Ebu Süfyan ve Safvân b. Umeyye gibi Mekke’nin ileri gelen başkanları devreye sokulmuş ve böylece onların da gönülleri alınmaya çalışılmıştır. Bu yardım dağıtma işini Amr b.Ümeyye (ra) organize etmiştir. Hz. Peygamber hicretin 9. yılında gerçekleşen Tebük Seferi için Medine’den yola çıktığı zaman, aynı zamanda Dûmetu’l-Cendel hükümdarı Ukaydir’e karşı Halid b. Velid (ra) komutasında askeri bir birlik göndermişti. Halid (ra) bu hükümdarı tam avlandığı sırada bir baskın düzenleyerek ele geçirmiş ve haberi ulaştırması için birliğinde bulunan Amr b. Ümeyye (ra)’yi Rasûlullah (sav)’a geri yollamıştır.

Hz. Peygamber hicretin 10. yılına doğru sözde peygamber Museylime’ye yazdığı cevabi mektubu göndermek üzere Amr b. Ümeyye (ra)’yi bir kez daha elçilikle görevlendirmiştir. Rasûlullah (sav)’ın cevabi yazısını Museylime’nin elçisi aracılığıyla değil de kendisinin görevlendirdiği elçilerden biriyle göndermeyi tercih etmesindeki amaç, herhalde bir sahtekârlığın önüne geçmek ve durumu Benû Hanîfe kabilesine bizzat açıklamak olsa gerektir. Amr b. Ümeyye (ra) Hz. Peygamber dönemi sonrasındaki hayatını Medine’de tamamlamış, burada Harratîn (marangozlar) mahallesinde oturmuştur. Onun hicretin 60. yılından önce Medine’de vefat ettiği bilinmektedir. Kaynaklarda Amr (ra)’ın Ebu Ümeyye künyesini de taşıdığını ve çok sayıda çocuğu olduğunu, hatta bunlardan Ca’fer, Abdullah ve Fadl adlı oğullarının yanı sıra ez-Zibrikân adlı yeğeninin de hadis alanında yetişmiş bilginler olduğunu eklemektedir. Derin bir hadis bilgini olan eş-Şa’bi, Amr (ra)’ın öğrencisi olmuş ve Hz. Muhammed (sav)’in hayatı (siret) başta olmak üzere birçok bilgiyi ondan naklettiği hadis bilgilerine dayandırmıştır.