Peygamber'in İzinde Gündelik Hayat

 

Doğru Düzgün İş İşlemek



Kur’ân-ı Kerîm’de kurtuluşun şartı iman; yükselişin şartı ise salih amel (doğru/düzgün, iyi/yararlı, güzel davranışlar) olarak gösterilir. İman edip salih amel işleyenler övülür:

“İman edip iyi ve yararlı işler yapanların mükâfatlarını Allah, tam tamına ödeyecek, hatta lütfundan onlara hak ettiklerinden daha fazlasını da verecektir. Kulluktan kaçınıp kibirlenenleri ise can yakıcı bir azaba sokacak ve onlar Allah’tan başka ne bir koruyucu, ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.” (Nisa/173)


devamını oku 20 Aralık 2013 Cuma

Sağlam Kulpa Yapışmaya Cesaretin Var mı?



İnsanın her davranışı için bir gerekçesi, bir açıklaması vardır. Ne zaman lazım olsa kendimizi haklı çıkarmaya yarayacak gerekçeleri bulur çıkarırız bir yerlerden. Kişiliğimizin bütünlüğünü, saygınlığını koruyabilmek için de makul miktarda ihtiyacımız vardır bunu yapmaya.


devamını oku 10 Aralık 2013 Salı

Cami Cemaati



Geçenlerde Müslüman aydınlarımızdan birinin bir televizyon kanalında katıldığı bir programdaki konuşmasını zevkle dinliyordum. Sözünün bir yerinde "ben bunları cami cemaatine anlatmıyorum" dedi, kültür seviyesi yüksek insanlara hitap ettiğini belirtmek amacıyla.


devamını oku 29 Kasım 2013 Cuma

Ruhun Nefes Alışı

Dinimiz, insanlardan gelecek eziyetlere katlanarak toplum içinde yaşamayı, bir dağ başında sadece Allah’a kullukla geçirilecek bir hayata tercih eder. Bu yüzden de bizden bir münzevi olarak yaşamamızı istemez.
devamını oku 12 Kasım 2013 Salı

İslam'a Çağıranın İlk Görevi



Yaşadığım toplumun gençlerine nasıl hitap etmeliyim, yaşlılarına nasıl? Bu çağın kadınlarının sorunları neler, erkeklerinin neler? İş hayatı, sosyal yaşam, kültür dünyası nasıl akıyor? Çalışma, eğlenme, dinlenme, kazanma, harcama anlayışında neler değişmiş? Bunları hiç dikkate almadan nasıl ulaşabiliriz etrafımıza?


devamını oku 5 Kasım 2013 Salı

Kur'ân İnsanlığın Ortak Mirası



Bütün peygamberler tebliğlerinde ısrarla Allah tarafından gönderildiklerini vurgulamışlar, kendiliklerinden konuşmadıklarını özellikle belirtmişlerdir. Getirdikleri hiçbir esasın kendi zihinlerinin ürünü olmadığına ve din adına her ne konuşmuşlarsa ancak Allah'ın bildirmesiyle konuştuklarına her seferinde dikkat çekmişlerdir. 


devamını oku 30 Ekim 2013 Çarşamba

İnsanları Değiştirmek



Peygamberimizin sahabesini nasıl bilirsiniz? Hepsi birer kahraman mıydı mesela? Hepsi aynı derecede cesur ve savaşçı ya da alim, zahid miydi? Hepsi merhametli ve müşfik ya da ciddi ve vakur muydu? Bir sahabe şablonu var mıdır, her birini içine sığdırabileceğimiz?


devamını oku 23 Ekim 2013 Çarşamba

Din Herkes İçin Tebliğ Tüm İnsanlara



İnsan en sevdikleri için herşeyin en güzelini ister. İster ki sevdiklerimiz güzel olsun, güzel şeylere sahip olsun, güzel yaşasın. "Güzel" de adamdan adama değişir. Herkesin "güzel"i kendine göredir. Gerçek Güzel'e gönül vermiş olana gelince işte o da bu güzelliği sevdikleri de tatsın ister. Bu yüzdendir çoluğumuzun çocuğumuzun, dostlarımızın kardeşlerimizin başında dikilip durmamız.


devamını oku 22 Ekim 2013 Salı

Eğlenme



Hayat anlayışımızın değişmesiyle eğlence anlayışımız da değişiyor. Hatta öyle oluyor ki bazılarımız için eğlenmek bizzat hayatın amacı haline gelebiliyor. Böylesi insanlarla arkadaş olabilmeniz bile -bütün kişilik özellikleriniz bir tarafa- ne kadar eğlenceli biri olduğunuza bağlı.

Elbette dinlenmek/eğlenmek insani bir ihtiyaç. Buradaki rahatsızlık eğlenmenin -daha yüce bir hedefin vasıtası olmaktan çıkarılıp- kendisinin bir hedef haline getirilmesi.


devamını oku 8 Ekim 2013 Salı

Allah'ın Gözüyle Görmek



Çok bilinen bir hadis-i kutsi'de kulun Allah'a yakınlaşması anlatılırken Efendimiz’in lisanıyla Rabbimiz şöyle buyuruyor: "... Farzlara ilâveten bir de kulumun sürekli yapmaya devam ettiği nafile­ler vardır ki bunlarla Bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hâle gelir ki artık Ben onu sevmişim demektir. Bir kere de sevdim mi artık onun işiten kulağı, gö­ren gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum..." (Buhârî, Rikak 38)

Allah’ı bizim gören gözümüz, işiten kulağımız olması ne demek? Nelere kulak verebiliriz, nelere bakabiliriz bu durumda?


devamını oku 1 Ekim 2013 Salı

Bir Gün Aç Bir Gün Tok



Zühd, dünyaya meyletmemek demek. İslam’ın ilk üç nesline çok ibadet ettikleri için “ubbâd”, dünyadan çok ahirete önem verdikleri için de “zuhhâd” (zahidler) denmiş. Elbette bu tavır onların Efendimiz’de gördükleri ve O'nun ardından da yaşatmaya çalıştıkları bir tavırdı.

O'nun hayatındaki sayısız zühd örneklerinden burada bahsetmeme imkân yok. Ama hepsinin altında yatan temel yaklaşımını anlamamız için şu örnek yeter:


devamını oku 24 Eylül 2013 Salı

Hayat Boyu İbadet



Sahabe, tabiîn ve tebe-i tabiîn döneminde yaşamış olan sufilerin öncüleri kabul edilen takva sahibi Müslümanlar, ibadet üzerinde hassasiyetle durdukları ve çok ibadet ettikleri için "ubbad" ismiyle anılmışlar. Ubbad, çok ibadet edenler demektir.


devamını oku 20 Eylül 2013 Cuma

Benim Derdim Kaçıncı Sırada



Kendimizi çok köşeye sıkışmış hissettiğimiz anlarda diyelim ki elinizi açtınız, bütün yürek yanıklığınızla dua ediyorsunuz. Tam o anda benim aklıma şu düşünce geliveriyor: "Şu anda dünyada Allah'ın huzurunda el açanlar arasında, benim duam önem sırasına göre acaba kaçıncı sırada?


devamını oku 9 Eylül 2013 Pazartesi

Sevmek Yeter mi?



Mekkelilerin Efendimizle olan mücadelelerinde Ebu Talib'in konumu hep caydırıcı bir unsur olmuş. Onun bir Mekke reisi olarak yeğeninin önünde dimdik durması nedeniyle Efendimizin hayatına el uzatamamışlar.

Ebu Talip Peygamberimiz’i sekiz yaşından sonra yetiştiren, büyüten, himaye eden amcası. Yeğenini çok seven Ebu Talip, kaynakların bildirdiğine göre son nefesine kadar Hz. Muhammed (sav) 'in peygamberliğine iman etmemiş, ölüm anında da "Kureyşli kadınların arkamdan 'Ebu Talip ölümden korktu da inandı' diyeceklerini bilmeseydim inanırdım" diyerek ilan etmiş inan(ma)masının nedenini.


devamını oku 28 Ağustos 2013 Çarşamba

Surlarımızdaki Gedikler



Hazreti Peygamber'in açık, net, şeksiz-şüphesiz yolunda yürürken savrulduğumuz anlar olur. Sahabenin de olmuş. (Bugünün çeldiricilerinin o günden daha çok ve daha güçlü olduğunu da sanmayalım.)

Yol belli, hedef kesinse bu savrulma anlarında yapılacak şey bellidir: Yola geri dönmek. (=Tevbe) Asıl sorun yolu bulanıklaştırıp hedefi belirsizleştiren, sapmanın başladığını bile anlamayacak denli sınırları silikleştiren kafa karışıklıklarıdır.


devamını oku 27 Ağustos 2013 Salı