Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

O'nu Yazan Kalemin Mürekkebi: Muhabbet

25 Şubat 2013 Pazartesi Sonpeygamber.info / Kitaplık


Söz, “Âlemlere Rahmet” olarak gönderilen Son Peygamber’e gelince kalemin bir başka marifeti ihtiyacı olur her zaman. Kimi zaman edebi bir mürekkeple kimi zaman ilmi bir mürekkeple boyanması gerekir sayfaların. Nedvî’nin Rahmet Peygamberi ilmi birikiminin muhabbet mürekkebiyle karılmasının sonucu ortaya çıkmış görünüyor.

Hindistan’da doğan Ebu’l-Hasen Ali en-Nedvî, eğitimini genç yaşta tamamlayıp pek çok ilmi çalışmaya imza atmış, bir süre Şam ve Medine üniversitelerinde de öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Bu ilmi birikim kitabın her bölümünde hissediliyor. Orijinal ismi es-Siretü’n-Nebeviyye olan Rahmet Peygamberi adıyla Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın tarafından Türkçeleştirilen neşrini Urduca kaleme almış olup, bizzat Müellifin Önsözünde kitabı kaleme almasının siret için değil, yazarının bizatihi kendisi için hâsıl ihtiyaçtan kaynaklandığını belirtiyor. “Hz. Peygamber’in hayatı; bütün güzelliklere, parlaklıklara, gönülleri ve akılları büyüleyen, eseri kabule layık hale getiren vasıflara zaten sahiptir. Bir destekçinin himmetine, bir düşünürün rehberliğine, bir edibin fesahatına muhtaç değildir; güzel tertib ve iyi bir hülâsa gibi hususlardan da müstağnidir. Sonra ondan akıl ve duygu yan yana tecelli eder. Onda duygu, sevgi ve imanı bir kenara iten ilmî bir araştırma ve tahlilî bir tenkid söz konusu olamaz.”  Yazar, bu cümlelerle aynı zamanda kitabın üslubu hakkında bize önbilgi verir. Kitabın geneline hâkim -akademik dilden uzak- samimi üslup ve hikâyeci tavır okuyucu üzerinde etkin olmasını sağlamış. Önemli hadiseler için atılan ara başlıkların sıklığıyla anekdot özelliği korunmak istenmiş olabilir. Böylelikle her küçük başlık altında konu kendi içinde tutarlılığa sahip olmuş. Bütün bunların yanı sıra yirmi beş bölüme ayrılan kitapta ayrıntılara boğulmadan, dönem hakkında -yazarın tabiriyle- gönlü ve aklı tatmin edici bilgilere sahip olmak mümkün.

 “Hz. Peygamber’in hayatı; bütün güzelliklere, parlaklıklara, gönülleri ve akılları büyüleyen, eseri kabule layık hale getiren vasıflara zaten sahiptir. Bir destekçinin himmetine, bir düşünürün rehberliğine, bir edibin fesahatına muhtaç değildir; güzel tertib ve iyi bir hülâsa gibi hususlardan da müstağnidir. Sonra ondan akıl ve duygu yan yana tecelli eder. Onda duygu, sevgi ve imanı bir kenara iten ilmî bir araştırma ve tahlilî bir tenkid söz konusu olamaz.” 

Kitap, “Cahiliyye Dönemi” ile başlayıp “Hz. Peygamber İnsanlığa bir Lütuf Olarak Gönderilmiştir” ile bitiyor. Kitapta özellikle bu iki bölüm başlığı dikkat çekiyor: Rasûlullah (sav)’ın Ahlak ve Şemaili”“Hz. Peygamber İnsanlığa bir Lütuf Olarak Gönderilmiştir”.

“Rasûlullah (sav)’ın Ahlak ve Şemaili” bölümünde sahabenin gözünden Hz. Peygamber’in ahlaki vasıflarından, aile yaşantısındaki arkadaş çevresindeki hâl ve hareketlerine, fizikî görünüşünden hayata bakışına kadar pek çok özelliği, gündelik yaşantısından örneklerle tavsif ve tarif edilmiş.  “Rahmet Peygamberi”, Hz. Ali (ra), Enes b. Malik (ra) gibi hayatının hemen büyük kısmında Rasûlullah (sav)’a yanında olan sahabelerin ağzından Peygamberî yaşantıya tanık ediyor bizi.

“Hz. Peygamber İnsanlığa bir Lütuf Olarak Gönderilmiştir” bölümü ise Hz. Peygamber’in mesajının eşsizliğinden bahseden bir yazı ile açılıyor. “Biz seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” (Enbiya Suresi, 107) ayeti ile açılan bahis, yalnızca bu ayetin bile ne denli eşsiz bir mesaj içerdiğine ilişkin diğer kitabî dinlerle ilişkilendirilen açıklamalarla devam ediyor. Ardından gelen “Hz. Muhammed’in Peygamberliğine Bağlı Olarak Rahmetin Keyfiyet ve Kemmiyet(Nicelik) İtibariyle Değeri”, “Hz. Muhammed’in Peygamberliği ve Yeni Dünya” vb. başlıklardan anlaşılacağı üzere bölümde Hz. Peygamber’in peygamberliği ve mesajı üzerine çeşitli başlıklarda toplanmış yazılar bulunuyor.

Rahmet Peygamberi bütünüyle ele alındığında kitapta gerçekdışı ve hurafe tabir edilecek rivayetlere yer verilmediğini, peygamberin insani vasfının da peygamberlik vasfı kadar göz doldurduğunu ve İslam öncesi Mekke’sini gerçeğe yakın bir şekilde tasvir ettiğini söylemek gerek. Bu haliyle kitap ilmî bir eser görüntüsü çiziyor, ancak üslup yönünden ilmî çalışmaların katı ifadelerinden sıyrılmış durumdadır.

 

Kitaptan bir bölüm:

“Rasûlullah (sav) şehre girdi. Halk sükûnete kavuştuktan sonra da Kâbe’ye gidip tavaf etti. O sırada Kâbe’nin üzerinde ve çevresinde 360 tane put vardı. Rasûlullah (sav) elindeki asa ile putlara dokunuyor ve “Hak geldi, batıl yok oldu. Muhakkak ki batıl yok olmaya mahkûmdur. Batıl, ne yoktan var edebilir, ne de öleni diriltebilir” mealindeki ayeti okuyordu. Hz. Peygamber asasıyla dokundukça putlar yüzüstü düşüyorlardı.

Rasûlullah (sav) Kâbe’deki resim ve heykelleri gördü ve bunların kırılmalarını emretti. Hz. Peygamber tavafını tamamlayınca Osman b. Talha’yı çağırdı ve Kâbe’nin anahtarını ondan aldı. Kapı açıldı ve Rasûlullah (sav) içeri girdi.

Peygamber Efendimiz hicretten önce bir gün Osman anahtarını istemiş, fakat Osman çok kaba sözler sarf edip anahtarı vermemişti. Buna karşılık Rasûlullah (sav) ona son derece yumuşak davranmış ve “Ey Osman! Umarım bu anahtarı bir gün benim elimde göreceksin ve onu istediğim yere koyacağım” demişti. Osman ise: “O gün Kureyş yok olmuş, zelil bir hale düşmüş olur” demişti. Hz. Peygamber de “Hayır, bilâkis o gün hayat yücelecektir” buyurmuştur.

İşte Hz. Peygamber’in o gün Osman’a söylediği söz yerini bulmuş, anahtar istenince Osman da Rasûlullah (sav)’ın dediklerinin ortaya çıktığını anlamıştı.

Rasûlullah (sav) Kâbe’den çıkınca Hz. Ali elinde Kâbe anahtarı olduğu halde yanına gelmiş ve “Ya Rasûlullah! Sikaye ile birlikte hicâbe görevini bize ver” demişti. Hz. Peygamber ise: “Osman b. Talha nerede?” diye sormuş. Hemen onu çağırmışlar ve yanına gelince ona: “İşte anahtarın, ey Osman! Bugün iyilik ve vefa günüdür. Onu ebediyyen sende kalmak üzere al, sizden onu ancak zalimler geri alır” buyurmuştur.” (s.302)

 

 

Kitabın künyesi:

Adı: Rahmet Peygamberi

Yazar: Nedvî

Çeviren: Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın

Yayınevi: İz Yayıncılık

Yayın yılı: 2005

Sayfa: 456