Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Oruç Küresel Bunalımın Reçetesidir

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Röportajlar


Image

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı oruç, itikâf ve zekât ibadetleri hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Ramazan etkinlikleri ve eğlenceleri hakkında da çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Çağrıcı itikâfa girmek isteyenlere de bir müjde verdi.

- Her ibadetin bir kulluk boyutunun yanı sıra felsefi arka planının da olduğunu biliyoruz. Oruç ibadetinin felsefi arka planında ne var?

Her ibadetin mantıki, ahlaki ve felsefi birtakım boyutları da vardır. Bu noktada oruç, öncelikle Allah'ın bizlere ihsan etmiş olduğu her türlü maddi ve manevi nimetlerden dolayı O'na olan bir şükran borcumuzdur. Allah, -ayette de buyrulduğu gibi- bizi sayamayacağımız nimetler içerisinde yaratmıştır. Bu nimetlerin şükrünü eda etmek üzere bir süre boyunca kendimizi, kendi irademizle bu nimetlerden mahrum ederiz. Böylelikle onların kadrini, kıymetini daha iyi biliriz.. Ayrıca oruç, imkânları kısıtlı olanlar ile imkânları yeterli olanlar arasında bir duygu ortaklığının yaşanmasıdır. Çünkü biz, ne kadar varlıklı olursak olalım, oruç tutmak suretiyle kendi irademiz ve gönlümüzle, bir nimeti bulamayan gibi açlığı, susuzluğu yaşıyoruz. Böylece duygusal olarak o halin ne olduğunu bizzat kendimizde hissedip algılıyoruz.

Bir hadis-i şerifte buyrulduğu gibi çeşitli kötülüklerden uzak durulmadığı müddetçe Allah'ın bizim yeme-içmemizi bırakmamıza ihtiyacı yoktur. Esas oruç; manevi, ruhi, ahlaki bir olaydır.

ZEKÂT BİZİ BATI'DAN AYIRIR

- Fitre ve zekât ibadetleri yerine getirilirken halkımızın nelere dikkat etmesi gerekmektedir? Bu konu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Az önce de değindiğim gibi zekât, önemli bir şükür borcudur. "Varlıklı insanların malında, ihtiyaç içerisinde olan insanların bir hakkı" olarak değerlendirilmiştir zekât. Dolayısıyla zekât, tıpkı birisinden aldığımız borç gibi bir kul hakkıdır.

Batı toplumları ile İslam toplumları arasındaki çok temel farklardan birisi, Batı toplumlarının daha bireyci ve ben-merkezci olmasına karşılık İslam toplumlarının daha altürist, daha özgeci, diğerini düşünen ve diğeriyle paylaşan bir toplum karakteri taşımasıdır. Bu, tarihte de, günümüzde de böyledir. Mesela bir sosyal afet durumunda, bir ekonomik krizde eşdeğer şartlar altındaki bir Batı toplumu ile bir İslam toplumu arasındaki en önemli fark, İslam toplumlarında bu sıkıntıların sosyal etkilerinin daha hafif atlatılabildiği gerçeğidir. Bunu sağlayan da oruç ve zekât gibi ibadetlerin, bizim ahlaki hayatımızda meydana getirdiği dönüşümdür.

ORUÇ KÜRESEL BUNALIMIN REÇETESİDİR

Çağımızda da ciddi bir ahlak bunalımının olduğu yönünde değerlendirmeler var. Bu ahlak bunalımı karşısında Müslümanlar neler yapabilirler ve orucun bu noktadaki kalkan olma fonksiyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?

-Modern dünyanın en ciddi sorununun, ahlak temelli sorunlar olduğu kabul ediliyor. Ben de şahsen gözlemleyebildiğim kadarıyla bu görüşe katılıyorum. Modern insanlık dünyası, bireyciliği ve özgürlüğü dengede tutmamanın sıkıntısını yaşıyor diye düşünüyorum. Modern insan, aşırı derecede bireyci ve özgürlükçüdür.

Ayrıca bu aşırı bireycilik, aşırı bencillik, aşırı dünyevilik, aşırı maddecilik toplumların dengesini bozduğu gibi bunun da ötesine geçerek tabiatın da dengesini bozmaktadır. Bunun neticesinde küresel çapta çevre problemleriyle de karşı karşıya bulunuyoruz günümüzde.

Bütün bu problemler, Allah'ın insanoğlunun yararı için koyduğu sınırların tanınmamasından, bu sınırların çiğnenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada oruç, zekât, hac, sadaka gibi ibadetlerin ve dinimizin bize yüklediği ahlaki sorumlulukların; insanların nefislerini dizginlemeleri, hayatlarını belli kurallara göre düzenlemeleri, o kuralları birer hayat ilkesi haline getirerek ölünceye kadar onları yaşatmaları ve ayrıca bu değerlerin yaşaması için çalışmaları göz önünde bulundurulursa insanlık için birer hayır hüviyetinde oldukları görülecektir.

CAMİ ÇEVRELERİ RANT ALANLARI DEĞİLDİR

- Özellikle tarihî mekânlar etrafında düzenlenen Ramazan etkinliklerini nasıl değerlendirmeliyiz? Bu etkinliklerin eğlence ağırlıklı olduğu ve Ramazan'ın ruhuna ters düştüğü yönünde eleştiriler var.

- Ben, Ramazan ile eğlencenin birbirine zıt olduğunu düşünmüyorum. Her meşru eğlence, ümmet için mubah olduğuna göre Ramazan'ın içinde de, dışında da eğlenilebilir. İslamî ölçülere, edebe ve iffete uygun olması şartıyla insanlar, Ramazan'da da eğlenceler düzenleyebilir. Yeter ki kantarın topuzu kaçırılmasın, israfa gidilmesin, edep ve ahlak ölçülerinin dışına çıkılmasın. Özellikle İstanbul gibi günlük şartları zor olan bir şehirde insanların, aileleriyle bu tip yerleri gezip dolaşması, oralarda o eğlencenin arasında Ramazan'ın tadını ve mutluluğunu hissetmesi güzel bir olaydır.

Ama diğer taraftan bu tarihi mekânların nezihliğine, saflığına ve sadeliğine uymayan, abartılı birtakım programların yapılmasını ben de hoş görmüyorum. Zaten bunlar, eğlence falan da değil. Geçen senelerde ben, ilgililerine de bu sitemlerimi belirtmiştim. Mesela Eyüp Sultan çevresindeki sokaklar köfteci dükkânı haline getiriliyordu. Maalesef Eyüp Sultan Camii köftelerin, kızartmaların, kebapların kokusuyla kuşatılıyordu. Ümit ederim ki bu yıl, o tip şeyler olmaz. Sultanahmet Camii ve çevresi için de aynı şeyler geçerliydi. Böylesine bir dünya değeri olan bir mekânda böylesine basit, ucuz ve menfaatperestçe yapıların oluşturulması son derece acı vericidir. Mesela Süleymaniye Camii'ni ziyarete gelenler daha rahat dolaşsınlar diye etrafı trafiğe kapatılmış ve son derece güzel düzenlenmiş olan çevresinin bugün kuru fasulyecilerin rant alanı haline getirildiğini görüyoruz.

İTİKÂF İBADETİNE CAMİLER TAHSİS ETTİK

İstanbul'daki camilerimizde itikâfa girmek isteyen vatandaşlarımız için düzenlemeler var mı?

- Peygamber Efendimiz, zaman zaman Ramazan'ın son on gününde Medine Mescidi'nde itikâfa çekilir, yani bazı zorunlu ihtiyaçlar için dışarı çıkmakla birlikte genellikle tüm gününü cami içerisinde geçirirdi. Dolayısıyla itikâf, Peygamber Efendimiz'den kalma ve sonrasında da Müslümanların zaman zaman uyguladıkları bir sünnet-i seniyyedir.

Günümüzde de müftülüklerimize veya cami görevlilerimize başvurarak itikâfa girmek isteyen vatandaşlarımız oluyor. Biz bunu bir düzene sokmaya çalıştık. Camilerimize veya ilçe müftülüklerimize yapılan başvuruları ilgililerimiz değerlendiriyorlar. İtikâfa girmek isteyenler için her ilçede uygun bir cami gösteriliyor. Ama takdir edersiniz ki herkese, her istediği camide itikâf izni verilmesi de güvenlik gibi bazı sebeplerden ötürü sakıncalar doğurabilir. O nedenle biz, bu taleple gelen vatandaşlarımıza bazı camiler gösteriyoruz. Bu sene de itikâfa girilecek camilerimizi tespit edip duyurduk.