Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Rahman’ın Has Kulları

20 Haziran 2016 Pazartesi Sonpeygamber.info / Ramazan Günlüğü


Ramazan ayı yalnızca bir açlık susuzluk ayı değil; aynı zamanda eşimizi dostumuzu iftarlara, sahurlara davet ettiğimiz, hep birlikte elimizin emeği sofraların başına oturup şükrettiğimiz, cemaat olup namaz kıldığımız, dostluklarımızı perçinlediğimiz bir ay.

İşte böyle bir iftar için hazırlık yapmak üzere bir market alışverişindeyken yaşlıca bir bey dikkatimi çekmişti; kendisine her şeyin en iyisinden verilmesini yüksek sesle buyuruyor, etrafta hiç kimse yokmuş gibi umursamaz bir edayla neyden ne kadar istediğini sayıp döküyordu. Yanında kendisine saygıyla davranan bir genç vardı. Önce oğlu sandım ve tam bu saygıyı takdir edecektim ki bu kadar saygıyı bir oğulun göstermeyeceğini anlayarak şoförü olduğunu tahmin ettim (Markete lüks bir arabayla geldiklerini görmüştüm). İnsanları umursamayan, gurur ve bilgiçlik dolu bir tavırla isteklerini sayıp döken bu adam güçle birleşmiş bir kibrin son örneği olarak aklıma kazınmışken, hemen ertesinde Furkan Suresi’nin Rahman’ın has kullarının evsafının sayıldığı 63-77 arası ayetlerini okuyunca, kibirle tevazu arasındaki uçurumun imanla inkâr arasındaki kadar derin olduğunu bir kez daha hatırladım.

Elmalılı’nın tespitiyle bu ayetlerde Rahman’ın has kullarının sekiz özelliği anlatılıyor ve bu çerçevede İslam ahlak ve medeniyetinin bir fezlekesi çıkarılıyor. Bu sekiz maddenin ilki Rahman’ın kullarının yeryüzündeki yürüyüşü ve hareketleriyle ilgilidir. Elmalılı bunu şöyle izah etmiş: “Yürüyüşleri mülayimanedir. Cebbarane, mağrurane, kibirli, saygısız, kaba ve haşin değil, sekinet ve vakar ile mütevazıâne, edibane, nazik ve yumuşak yürürler. Etraflarını iz’ac etmez, eza vermez, hesaplı, saygılı, tavrı merhametle, etraflarına emniyet ve asayiş neşrederek giderler.”

Şimdi kendimize bakalım, etrafımıza bu tevazuu, bu edebi, bu yumuşaklığı, bu saygıyı yayabiliyor muyuz? Yoksa Allah’ın ikramı olan çeşitli güçlerimizle kendimizi herkesin üstünde mi görüyoruz? Dünyada bizden başkası yokmuş gibi çın çın kahkahalar, yüksek sesle konuşmalar, bilhassa hizmet görenlere üst perdeden buyruk yağdırmalar bizden de sudur ediyor mu? Rahman’ın has kullarıyla mı ortak noktamız daha çok, yoksa diğerleriyle mi?