Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Sinemayı Hakikatin Penceresi Kılabilir miyiz?

26 Eylül 2009 Cumartesi Yazarlar


İnsan muhayyilesinin "beyaz perde"ye düşürdüğü anlık gölgeler, farklı zaman ve mekânlarda yeniden doğma hakkını sinema ile kazanır; Hollywood'da düşen bir gölge, İstanbul'da yeniden doğar. Gölgeler karış karış dünyayı dolaşır...

Gölgelerin izini sürdük. Şiddetin ve bayağılıkların grileştirdiği "beyaz perde"de asil duyguların, katıksız hüzünlerin, zararsız öfkelerin ve evrensel hakikatin peşine düştük. Bütün dünyayı kuşatan film şeritlerinin üzerinde yürürken Peygamberin sinemaya nasıl konu edildiğini merak ettik. Peygamberi görme arzusunu ahirete erteleyen ve O'nu resmin sığ çizgilerine hapsetmekten şiddetle imtina eden bu ümmetin, Peygamberin hayat prensiplerini sinemaya ne ölçüde taşıyabildiğini sorguladık.

Bir elin parmaklarını geçmeyen birkaç cılız çabadan başka bir şey çıkmadı karşımıza. Yoksa bu boşluk sinemanın elinden görüntüyü aldığımız için miydi? Zira tabiatı gereği sinema, ses ve görüntünün melez çocuğu idi. Görüntü olmadan ne yapılabilirdi?...

Halbuki medeniyetimiz Peygamberi resmedemeyişini dezavantaj olmaktan çıkarmış bir sanat estetiği ve zengin bir kültürel birikimle arkamızda duruyordu. Tarihî realiteyi ortaya koyabilecek kadar kaynaklarımız, dönemin folklorunu aydınlatacak kadar detaylı tarih kitaplarımız vardı.

O halde bu zengin birikimden özgün bir kurgu çıkartacak senaristlerimiz, onu sinemaya aktaracak maharetli yönetmenlerimiz eksikti... Ya da yerel algıları bile evrensel kabullere dönüştürebilen sinemanın gücüne inanmış sermaye sahiplerimiz yoktu.

Bu konuyu gündeme taşımak istedik... Sinema Müslümanlar tarafından neden etkin bir şekilde kullanılamıyor? İslam medeniyetinin manevî boyutu neden sinemanın damarlarına zerkedilemiyor, incelmiş estetik bir anlayış neden İslam'ı beyaz perdeye taşıyamıyor? Hassasiyetlere sadık kalınarak Peygamber ve diğer din büyükleri neden sinemanın etki alanına dahil edilemiyor?

Sonpeygamber.info bu soruları yazar, yönetmen ve sinema eleştirmenlerine sordu, herbirinden farklı değerlendirmeler aldı. Çağrı filmi aşılamaz diyenler de oldu, materyalist bir film diyenler de... Şüphesiz daha pek çok şey söylenebilir bu konuda. Fakat ortada bir gerçek var; bu alanda yeni çalışmalara ihtiyaç var. Sorduğumuz bu soruların yeni prodüksiyonlara vesile teşkil etmesini umuyoruz. Kimbilir belki birgün bizim coğrafyamızda beyaz perdeye düşen bir gölge, başka coğrafyalarda yeniden doğar ve hakikat dünyayı karış karış dolaşır...

H. Hümeyra Şahin
Genel Yayın Yönetmeni