Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Beş Vakitte Beş Muhammedî Dur(ul)uş

25 Mayıs 2010 Salı Sonpeygamber.info / Yazarlar


 

1.      Sabah... Bir gül tazeliğinde selamlamak üzere gün seni… Kalbine binlerce şafak dokunuyor gün ışığının parmak uçlarından. Bir müjde giyiniyor sokakların çehresi. Bir taze nefes olup göğsünde alıyorsun yeni âlemi... Bir diri bakışla çerçeveliyorsun kaldırımları, sokak gölgelerini, gürültüleri. Sözüyle bütün sabahları müjde eyleyen Kutlu Elçi'yle ağız birliği etmek üzeresin şimdi. Göğün ve yerin nuruna elçilik eden o aydınlık yüz'ün yöneldiği kıble dönüyor yüzüne. O ebedî tebessümün hep yine hep yeniden doğduğu an öpüyor alnını şimdi. Sana senden de yakın olanın, seni senin seni sevmenden de önce sevenin sonsuz ve sessiz yakınlığı değsin alnına. Secdede bekliyor sonsuz ve yumuşak yakınlıkların hepsi. Şimdi, sabah namazı vakti...

 

2.     Öğle... Bin telaşın yamaçlarında savruluyor saçların. Koşturmaların ortasında serin bir rüzgârı özlercesine kıvranıyor kalbin. Vaktin zirvesinde uykuların en talihsizi yakışıyor yakana. Uyanmayı sonuna çok gören bir uyku bu… Gün uykusu. Gündüz sarhoşluğu. Yoğun işlerin, önemli önceliklerin, ertelenmiş düşlerin sonrasında, yakınlıkların en güzelini özlüyor, sılasına uçmak istiyor ruhun. Gelişiyle "ateşlerin söndüren" o Elçi'nin bin umutla koştuğu, sonsuz tebessümle sığındığı o kapının eşiğindesin şimdi. Varlığıyla sağır duvarları yıkan, bakışıyla küskünlükleri deviren, duruşuyla uzaklıkları eriten ‘Gül Yüzlü’nün özle(n)diği yerde çağrılısın şimdi. Tenini bin gülistanda ağırlıyor rükûların hepsi. Ana şefkatinden öte bir şefkatle üzerine titreyen, kederlerinin hepsini kalbinden silip süpüren, korkularının cümlesini sessizliğiyle susturan o Elçi'nin durduğu yerde durasın, durulasın şimdi. Şimdi, öğle namazı vakti.

3.     İkindi... Gölgelerin uzuyor; hatıraların soluyor, güzün solgun yaprakların alnında birikiyor. Eriyor vakit, kayıp gidiyor avuçların bile avuçlarından. Tenin çekiliyor dünyanın kıyılarından. Ayaklarını sıkı sıkıya bastığın toprak seni de çekiyor isimsiz kalmış, unutulmuş bir taşın altına. Beli bükülüyor mutlulukların. Sesi kısılıyor hesapsız sevinçlerin... Dudağı kuruyor sahte ümitlerin... Asr'ı saadet eyleyenin elinden kanatlanıyor ümit kuşları. Vakti, sonsuzluğun avuçlarına akıtan elçi'nin gözlerinden uçuyor hüznün baygın kelebekleri. Dünyayı, ebediyetin tarlası eyleyip terk edilmiş tohumları uyandıran Muhammed’in [asm] yüzünden geçiyor sevinçli maviler. Yüzünü sonsuz aynalara hazırlayan, sözünü sonsuz mutlulukların vadisine akıtan, gözünü bitmez huzurların pencere önüne taşıyan O Elçi'nin eğildiği yere eğil şimdi. Rükûlarda dirilt ümitlerini, secdelerde bul yitirdiklerini.

Şimdi, ikinci namazı vakti.

4.     Akşam... Alaca vakitlerin hoyratça tırmaladığı loş kentlerde bir yalnızsın. Yumuşacık yastıkların bencilliği beslediği sağır vakitlerde bir çaresizsin. Silahların konuştuğu, hasetlerin kol gezdiği, kibirlerin boy verdiği amansız kuyulara itilmiş bir yetimsin. Elinden tutan yok güneşin bile... Başını kurtaramıyorsun her akşam göğü kana bürüyen, yıldızları karanlığa bulayan akşamların aldırışsız geçişinden. Geri gelmiyor gün. Bir dahası yok yaşamanın. Akşamın kızılca kıyametini avuçlarında gül kızılı bir dua eyleyen Kutlu Elçi'nin müjdesi duyuluyor dinle... Çürüyüp giden vakit, nefes nefes solan hayatın özünü damıtmaya çağrılıyorsun seccadeye. Elinden tutamadığın ellerini sonsuzluğa bağla şimdi kıyamda. Tükeniş rüzgârlarından uzak tutamadığın saçlarını ahrete uzat şimdi rükûlarda. Bir türlü vefalı aynalara tutamadığın yüzünü sonsuzluğa akıt şimdi secdelerde. Şimdi, akşam namazı vakti…

5.   Yatsı... Gecenin koynuna yuvarlandı dünya. Yakası çözüldü tutkuların. Gömleği yırtıldı hırsların. Ayağına yıldızlar dolandı sığ telaşların. Gözler yeni avuntular arıyor renkli kuyularda. Bir göz kapağının ardına savruluyor kimlikler, benlikler, bencillikler. Eşitleniyor âlem. Yetimin uykusunda bir rüya saltanatı uyanıyor. Zalimin yastığında bin cehennem alev alıyor. Aldatıcı aydınlıkları terk eden, yakıcı bencilliklere sırt dönen, çirkin cimriliklerden yüz çeviren rahmet yağmurunun altında ıslanıyorsun şimdi. Yalnızlığını insanı alaka'dan ve ilgiden yaratan Rabbiyle sonsuz komşuluğa çeviren kutlu elçi'nin yolunu adımlıyorsun şimdi.

Yüzünü çevirdiğin kıblede bekliyor vuslat müjdesi. Sözlerin eylediğin ayetlerde birikiyor sonsuzluk nefesi... Bedenini yoğurduğun namazda bekliyor seni "kerimlerin en keremi”   Yokluğa meydan "oku"maya dönüştür şimdi namazını. Bencilliğe karşı durmak için eğ şimdi bedenini. Kibirlenmeyi aşağılamak için in şimdiyi secdeye…

Şimdi, yatsı namazı vakti…