Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Evvel Selam Edip de...

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Yazarlar


Hadis: 7
Ebu Hureyre'den (ra) rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

"Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi: Aranızda selamı yayınız." *

  Yemenim nakışları

                                                                         Çıkamam yokuşları

                                                                         O yâre selam edin

Yedi dağın kuşları

Selam: Bir aynada iki görüntü; hem suret, hem gerçek...

Bir bedende iki yürek; bir nazenin, bir gökçek...

Selam: Bir zevrakçede iki kürek; iskele ile sancak...

Bir martıda iki kanat; beyaz ile berrak...

Selam: Bir mezarda iki şahide; kallaviye karşı çiçek...

Bir şarkı iki ağızda; buselik aksi nişaburek...

Selam derunî bir işarettir, zahirî bir hareket... Bir ılık tebessüm belki, belki bir süzgün gamze... Eriten yığınla kötülükleri, kinleri ve düşmanlıkları... Seven ile sevilecek arasında bir dostluk ve meveddet, bir kardeşlik ve uhuvvet koridoru. Sevginin temeli; sevenlerin vazifelerini hatırlatan tebliğ. Kâmil insana (perfect human) açılan kapı.

Kutadgu Bilig "Selamı veren eman verir; selamı alan selamette olur" der ve "Garibe bir selam, bir altın yerine geçer."

Aşık Yunus bir söz eder, işidenler şad olası:

Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun

Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun

Ecel büke belimizi, söyletmeye dilimizi

Hasta iken hâlimizi soranlara selam olsun


Selamı yaymak sevginin sebebi... Karşılıklı sevgi yaygınlaşmadan kamil insan da yok, yetkin toplum da. Selam yoksa konuşma yok, selam yoksa görme yok, selam yoksa işitme yok, selam yoksa kımıldama yok... Ne kutlu selamlar çınlamıştı oysa gökkubbede; hani Firavun'a ulaşmıştı Musa'dan ve Nemrud'a İbrahim'den... 

Gelirken değil, giderken vermiş en seçkin selamını o... Selamda süreklilik, barışta, güzellikte, sevgide sürekliliktir diye; ve sonra dünyanın bütün hastalarına selam olsun, bütün düşkünlerine, bütün yalnızlarına ve bütün muhtaçlarına buyurmuş dönülmez akşamın ufkunda...

Yunusleyin bir hastaya selam verin bugün, bir düşküne selam verin, bir yalnıza, bir sevgiliye, bir... Selamdan sonra dikenler gül açar çünki, selam ile ayrı(lı)klar yasemen olur. Bir dua saflığında yayılır güzellikler dimağlara bir selam ile birlikte ve bir barış çubuğu ilk kıvılcımını o vakit süzer taşlaşan yüreklerden. Er meydanına küheylanlar yetiştirir ilkinde; göğe açık avuçlardan melekler uçuşturur sonra. Güneşi ve ayı tutuşturan âh kıvılcımlarına inat, ışığa ve nura bir selamdır döndüren ayı ve güneşi. Ankanın kanatlarından yağar yegan yegan kutlu başlara ve atlaslarda çoğalan sırları iner bir bir kar taneleriyle sert taşlara. Bir selamda bulur karşılığını her kar tanesi ve yükselmek ister yeniden. Bir arınma çabasıdır artık, eksile eksile varlık bulan. Çünki beşeriyetin basamakları hep bir selam ile tırmanılır; ve bir bülbül şakımadan asla gülmez bir gül...

Selamı yaymak sevginin sebebi... Karşılıklı sevgi yaygınlaşmadan kamil insan da yok, yetkin toplum da. Selam yoksa konuşma yok, selam yoksa görme yok, selam yoksa işitme yok, selam yoksa kımıldama yok... Ne kutlu selamlar çınlamıştı oysa gökkubbede; hani Firavun'a ulaşmıştı Musa'dan ve Nemrud'a İbrahim'den... Çatladı ruzigârın zehresi de duymadı mühürlü kulaklar... Ve Ebu Cehiller almayınca Ahmed'in selamını çetin merakların babüsselamından girilemedi selamet saraylarına; girilemeyecek de hatta... Has odanın fevvaresine karışan ud sesi selamı bestelemedikçe kadehinde çınlamaz bir bade. Yerle gök arasında bir selama muhtacız, bir saadet selamına, saadet getiren bir selama.

Selam ve aleyk: Birbirini bütünleyen ikizler... Cevher ve öz; çelik ve su.

Islak bir süzülüş, tebessüm dolu dudaklardan..

Kıyamda bir âyet, kaidede bir tahiyyat...

Bir arkası yarın...

Küçük büyüğe, geçen durana; süvari piyadeye, piyade oturana, az çoğa...

Kutlu elçiye selam olsun; veren dil, alan dilden üstündür.

Selam; sev beni, sevdir beni, sevindir beni.

Selam olsun erenler...


*Müslim, İman, 93; Ebu Davud, Edeb, 131; İbn Mâce, Mukaddime 6, Edeb 11