Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Hz. Ali: Talihsiz Şartların Halifesi

26 Eylül 2009 Cumartesi Sonpeygamber.info / Yazarlar

Hz. Osman'ın katlinden beri yaşanan gelişmeler, sadece olayların merkezi Medine'de değil, kısa süre içinde serpilmiş olan İslâm devletinin her köşesinde galeyana sebep olmuş; huzurun hâkim olduğu toprakları içten içe yiyen bir hastalık, bütün kalplere dadanmıştır. Halifenin hunharca şehadetine duyulan öfkenin haksızca hedefi haline getirilmiştir yeni halife.

Istırabı, günlerdir uyku girmeyen gözlerinden okunan Hz. Hasan tüm Medine halkı gibi hüzün soluyor. Eğer o günlerde Medine'nin ağzından dökülen keşkeler dua niyetine Hak katında kabul görseydi, tarih geriye sarar; bir başka yazardı o meşum günleri.

Ama hiçbiri Hasan'ın hayıflanması kadar çarpıcı durmuyor tarih kaynaklarında:

"Ah, babacığım! Defalarca söyledim de beni hiç dikkate almadın. Keşke buralarda durmayıp Mekke'ye gitmiş olsaydın. Böylece Osman'ın katlinden kimse seni sorumlu tutmaz; zan altında bırakmazdı. Sana biat için geldiklerinde de söyledim: Ancak toplu biat olursa elini uzat, yoksa sakın kabul etme diye. Keşke beni dinlemiş olsaydın."

Haklıdır Peygamberin sevgili torunu. Hz. Osman'ın katlinden beri yaşanan gelişmeler, sadece olayların merkezi Medine'de değil, kısa süre içinde serpilmiş olan İslâm devletinin her köşesinde galeyana sebep olmuş; huzurun hâkim olduğu toprakları içten içe yiyen bir hastalık, bütün kalplere dadanmıştır. Halifenin hunharca şehadetine duyulan öfkenin haksızca hedefi haline getirilmiştir yeni halife.

Hz. Ali, başını sallar yeisle:

"Doğru dersin. Sen de bil ki ey oğulcuğum! Ben de bana itaat edenlerle beraber isyan edenlere karşı savaşmaya yeminliyim. Allah'a and olsun ki, sevgili dedenin vefatından beri ben hep yardımcı olanlardan oldum.

"Vallahi, biz Osman'a ne zulmettik, ne de ona yapılan zulme yardım ettik. Ben kimseye beyazı siyah gösterecek bir beyanda bulunmadım. Şüphesiz ki sen, Osman'ın kanının dökülmesinde babanın insanların en suçsuzu olduğunu biliyorsun. Keza Kûfe ve diğer bölgelerden gelip hışımla Halifenin üzerine yürümek isteyen insanları bundan defalarca men ettiğime, sen şahitsin. Ona yardım amacıyla gerekirse savaşmanızı, hatta bu uğurda ölmenizi isteyen de ben değil miydim? Hatırlasana! Ancak biliyorsun ki, Osman sizi bundan men etti. Allah'a yemin olsun ki, Osman bana savaşmayı emretseydi, uğrunda savaşır ve yanında seve seve canımı feda ederdim."

Hakikaten de Hz. Osman iktidarına yönelik eleştirilerin arttığı dönemde Halifeyi hep kollayan, ona destek çıkan ve yapıcı eleştirilerde bulunan bir isim olmuştur, Hz. Ali. Muhasara sırasında oğullarını Hz. Osman'ın kapısı önünde nöbete gönderen de, şehadet haberini aldığında ilk tepkisini Halifeyi korumakla yükümlü addettiği oğullarına gösteren de odur.

Hz. Osman'ın oğlu Eban da, Hz. Ali ailesinin babasına verdiği desteğe dikkat çekmiş; azgın güruh üzerlerine taş yağdırmaya başladığında, Hz. Ali'nin elinde fer kalmayana kadar muhasaracılara taş atarak karşılık verdiğini nakletmiştir.

Hz. Ali, şehit halifeye karşı girişilen hareketleri hiç bir zaman desteklememiş, ancak diğer sahabe gibi iktidar yıllarında zaman zaman ona karşı muhtelif tenkitlerde bulunmaktan da çekinmemiştir. Özellikle şer'i cezalar konusundaki bazı icraatları nedeniyle yönelttiği bu eleştirilerinde asla yıkıcı olmamış; alınması gereken tedbirler konusunda Halifeye fikirler vererek yapıcı bir tavır içinde olmaya özen göstermiştir. Memurlarının halka her türlü haksızlığı yaptığı halde halifenin bundan haberdar edilmediğini, halkın şikayetlerini dinlememesi nedeniyle de toplumda bütün kötülüklerin kaynağı gibi gösterildiğini söyleyerek halifeyi uyarmıştır.

Hz. Ali, isyancı grupların muhasara öncesinde kendisine yaptığı liderlik tekliflerine de çok sert cevaplar vermek suretiyle, Hz. Osman iktidarına zeval gelmesini engellemeye çalışmıştır.

İstediklerini yapmadığı takdirde kendisini öldüreceklerini söyleyen Mısırlı isyancıların tehdidi karşısında Halifenin sığındığı isim, yine Hz. Ali olmuştur:

"Ey amcamın oğlu! Sana olan yakınlığımı biliyorsun, ayrıca senin üzerinde benim büyük bir akrabalık hakkım vardır. Bu adamların gelip beni nasıl kuşattıklarını ve bugün yarın beni katletmek üzere olduklarını görüyorsun. Senin müslümanların katında bir hayli değerin var, seni dinler, sana itaat ederler. Bu adamları benden ancak sen uzaklaştırırsın."

Ancak Hz. Ali, haklı bir tereddüt yaşamaktadır. Daha önce yaptığı eleştiri ve tavsiyeleri Halifenin hiç dikkate almadığından yakınır ve garanti ister. Hz. Osman da, işaret ve tavsiye edeceği her konuda ona tabi olacağına söz verir.

Bunun üzerine Hz. Ali, ensar ve muhacirden 30 kişilik bir grupla Mısırlılarla konuşmaya, onları yumuşatmaya gider ve Mısırlıları geri dönmeye ikna eder.

Ne yazık ki, ertesi gün halifenin akrabası ve sağ kolu Mervan'ın yaptığı bir konuşma, müslümanlar arasında ihtilafa sebep olur. Hz. Ali'nin gayretleri ile durulan sular yeniden bulanır ve asiler Medine'ye bu sefer asla ikna olmayacakları bir inatla geri döner.

Bu aşamadan sonra Hz. Ali'yi bir daha aracılık için ikna etmek mümkün olmayacaktır. Gönlünün alınmasına yönelik çabalara Hz. Ali sıcak bakmayacak; evine çekilip uzleti seçecektir.

İyi niyet teşebbüslerinin işe yaramadığını görmenin acısı sarmıştır Hz. Ali'nin yüreğini. Bir yanda Halifenin etrafında etten bir duvar ören Ümeyye ailesi ileri gelenlerinin, bir zamanlar Peygamber halkasında diz dize, omuz omuza oturmuş bu iki kadim dosta getirdiği görüşme yasağı; diğer yanda asilerin koyduğu engeller, elini kolunu bağlamıştır Hz. Ali'nin.

Ancak bu arada isyankâr grubun, Halifenin evi etrafındaki muhasarası iyice şiddetlenmiş, abluka sebebiyle Halife yiyecek ve içecekten dahi mahrum edilmeye başlanmıştır. Hz. Ali çaresizlik içinde tercih ettiği uzleti terketmek zorunda kalır. Asilerin yanına giderek onlara yaptıkları hareketin insanlığa aykırı olduğunu söyler ve kâfirlerin bile müslümanları esir aldıklarında onları susuz bırakmadıklarına dikkat çeker. Hiç değilse son bir kez, su götürme maksadıyla görmek ister halifeyi. Ancak asilerin kalpleri artık yumuşamayacak kadar sertleşmiştir. Bu küstahlığa son derece hiddetlenen Hz. Ali, başından sarığını çıkarıp atar; ümitsiz ve bezgin bir halde yeniden evine çekilir.

İyi niyet teşebbüslerinin işe yaramadığını görmenin acısı sarmıştır Hz. Ali'nin yüreğini. Bir yanda Halifenin etrafında etten bir duvar ören Ümeyye ailesi ileri gelenlerinin, bir zamanlar Peygamber halkasında diz dize, omuz omuza oturmuş bu iki kadim dosta getirdiği görüşme yasağı; diğer yanda asilerin koyduğu engeller, elini kolunu bağlamıştır Hz. Ali'nin. Kalpten kalbe giden yollar tıkanmış, çareler tükenmiştir adeta.

Oruçlu halde Kur'an okurken şehit edilen halifenin acı haberi, Peygamber Mescidi'nde yakalamıştır Hz. Ali'yi. Çok geçmez, bizatihi bu suçu işleyenler dikilir Ali'nin önüne. İktidarı kana bulayan kirli eller, şimdi Hz.Ali'nin kapısındadır. Halifeyi kanla iktidardan indiren asiler, hilafet koltuğuna istedikleri ismi, gerekirse yine kan dökerek oturtmak istemektedir. Ensardan kendilerine yol göstermesini isteyen Mısırlı, Kufeli, Basralı bu kalabalıklar, ensarın, "Şüphesiz siz, Ali'nin Peygambere yakınlığını, onun yanındaki yerini, İslam'daki önceliğini biliyorsunuz. O size nasihatı terketmez. Bu iş için ondan daha iyi, daha uygun ve daha faziletli birini bilseydik sizi ona çağırırdık," sözleriyle hükme bağlamıştır yeni halife seçimini.

Hz. Ali'nin direnmesinin ve itirazlarının bir önemi yoktur artık. Teklif, tehdide dönüşmüştür çünkü. İsyancılar itiraz etmesi halinde maktul halifenin akibetine düşeceğini ima etmektedir alenen. Hangi şartlarda biat ettikleri konusunda bir çok farklı rivayet olsa da, önce Talha'nın, ardından Zübeyr'in ve muhacir, ensar, Arap, Acem ve mevalinin biatı gerçekleşir art arda Ali'ye.

Böylece İslam beldeleri, Hz. Osman'ın katl haberi ile Hz. Ali'nin seçilme haberini birlikte alırlar. Kan dökenlerle yeni Halifeyi seçtirenlerin aynı kişiler olduğu intibaı, insanları basit bir sebep - sonuç ilişkisine götürür: Eski halifenin kanından yeni halife mesuldür. Hz. Ali'nin isyankârları cezalandırma konusunda elinin kolunun bağlı olmasını, başta Ümeyye ailesi olmak üzere muhtelif kesimler, tüm fitne sürecinin ardında Hz. Ali'nin olduğu şeklinde yorumlar. Böylece hem İslâm'ın merkezi Mekke ve Medine'de yaşayanlar, hem de İslâm devletinin çeşitli bölgelerinde iktidarı hâlâ ellerinde tutan Ümeyye ailesi, yeni halifeye cephe açarlar.

Peygamberin yeğeni, gösterdiği tüm sağduyulu teşebbüslere rağmen, ümmetin halifesinin katline kadar varan büyük kargaşa ortamında halife olması nedeniyle, iki ucu keskin bir yönetim devralır. Halifelerini isyancılara kurban veren müslümanların yaşadığı hayal kırıklığı ve suçluluk duygusu, yeni Halifenin iktidarı üzerine bir karabasan gibi çöker.

Peygamberin vefatından bu yana her halife seçiminde adı anılan Hz. Ali'ye hilafet talihsiz şartlar altında gelir, ne kendine ne de ümmete huzur veremeden gitmek üzere.