Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

İhlas: Kimse Sen Değil



Mukabele; Kitâb’ın içinde kastedilen hakiki anlama oranla -bizim bu güne kadar anlayabildiğimiz Kitâb’ı- karşılaştırarak bir yerde anlam sağlamasını yaparak okumak ve henüz anlayamadığımız hakiki Kitâb’a bakarak “kitapçıklarımızı” yenilemek gibidir. Gerçek bir mukabele hem bugüne kadar Kitap’tan anladıklarımızın doğru olup olmadığını, hem de buna bağlı olarak yaşadığımız hayatın gerçekten de Kitaplı olup olmadığını sorgulama imkânını verir.

Bu Ramazan,  hayatımız bir kez daha sakinleşecek ve bir kez daha durulacak az da olsa.

Baştan sona okumalarla hayatı yeniden daha doğru anlamanın ve yaşamanın zamanı olsun.

Yüce Varlığını benimle tanıştırabilmek için defalarca ortam hazırlamaya çalıştığını, fırsatlar yarattığını bile bile çok zaman Senden kaçışlardayım. Seni ben hep başkalarından tanıdım. Yarım yamalak. Başka zanlar kadar. Başka gözler, başka bakış açıları kadar.

Yüce Varlığını benimle tanıştırabilmek için defalarca ortam hazırlamaya çalıştığını, fırsatlar yarattığını bile bile çok zaman Senden kaçışlardayım. Seni ben hep başkalarından tanıdım. Yarım yamalak. Başka zanlar kadar. Başka gözler, başka bakış açıları kadar.

Seni ben hiç Senden duymadım. İhlas suresini anlayıncaya kadar...

Eni konum değil. Etraflıca değil. Yüzeysel. Üstünkörü. Tanışıp kaynaşacak kadar hiç değil. Daha ziyade ürktüğümdün. Korktuğum.

Mesela birileri Seni; bana, cezalandırmak için bir günahta yakalamayı bekleyen, insanı günahından enseleyen bir güç olarak tanıttı. Her vesileyle yargılamaya hazır bir yargıç. Mahkemesi hep açık olan. Hayatlar üstünde kalem kıran ve bir daha asla dönüp o hayata bakmayan.

Ağır imtihanlar, ağır sorular soran. İnsan zahmete, dara, zora düştükçe bundan haz alan.

Daha çok korkulan. Hatta hep korkulması gereken.

Dünyanın nimetlerinden yararlandırmamak için bir takım yasaklar koyan. Dünyasını kıskanan. Eli sıkı.

Sadece emirler yağdıran ve yapmayanı cehenneme süren bir despot. Hayata aşırı derecede müdahil olan, her ayrıntıda bile hiç insana inisiyatif bırakmayan.

Tam tersi ya da... Yaratıp yarattıklarını terkeden. Sorumsuz. Sevgisiz. İlgisiz. Yaratan ama yönetmeyen.

Veya cezalandırma yetkisi olmayan, sadece affeden, pasif, adalet kaygısı taşımayan bir varlık olarak.

Kalpleri mühürleyen. Değişime geçit vermeyen.

Bir kaç ahlaki istek dışında hiç bir kural koymayan. Hayata hiç müdahale etmeyen.

Bir elçi, elçiler göndermeyen,bir din, bir kitap yollamayan...

Sadece duygusal beklentileri karşılayan.

Vesaire, vesaire...

Şimdi Sen Rabbim!

İhlas suresinde beni Kendinle tanıştırıyorsun. Kısa fakat büyük cümlelerle...

Birsin. Her şey Sana muhtaç, Sana bağımlı. Hiç bir şey Senden bağımsız değil. Kendinden soylusun! Yani kimse soyunu sopunu Sana iliştirerek bana tanrılık iddia edemez. Senin adına bana kendi hayat değerlerini dayatamaz. Başlangıçsız ezel, sonsuz ebedsin. Bir eşin daha yok! Dengin yok. Sen kadar ve sen gibisi yok. Kimse, hiç bir şey, hiç bir güç, hiç bir konuda Sen kadar ve Sen gibi olamaz. Olmaz.

Her şeyin eninde sonunda Sen varsın. Yanında yakınında. Şahında damarında. Özünde.

Seni Senden tanımak beni başka herşeyden ve herkesten nihai olarak özgürleştirdi. Gittikçe her şey bir şey oldu. Şeyler ödünç aldıkları isimlerini gerisin geriye vererek tek bir isimde yeniden kendilerini bulmak istedi. Ben de öyle. Birliğine katılmak istedim.

Evren Sen’in çevrende bütün çokluklarıyla, kalabalığıyla tek bir şey olup dönüyor. Yüreğim sakinleşiyor. Kimi büyüttüğümün farkına varıyorum. Ve diğer her şey küçülüyor Sen’in yanında…


Birsin. Her şey Sana muhtaç, Sana bağımlı. Hiç bir şey Senden bağımsız değil. Kendinden soylusun! Yani kimse soyunu sopunu Sana iliştirerek bana tanrılık iddia edemez. Senin adına bana kendi hayat değerlerini dayatamaz. 

Gittikçe daha çok kendimi buluyorum. Kayıplarımdan kazandığım, bedellerinden ödüllendiğim bir düşünsel yükseklik burası. Yıldız kırıkları batıyor ayaklarıma, ay dikiliyor önüme. Yaklaşıp geçmek istedikçe yakıp yıkmak istiyor beni güneş kızgınlığından. Güneşten de öte bir batımsızlık noktası burası. Ne yıldız, ne ay, ne güneş. Ne popüler etkileyiciler, ne tapınma etkinliklerin geçici özneleri, ne kariyer, ne statü, ne para, ne pul, ne elalem, ne maddi değerler, ne de ayrı durmuş ve her biri kendi başına kibre düşmüş manevi değerler…

Her şey Senden aşağıda kalıyor.

Batanlar bitiyor. Batmayan bir varlık olarak Bir Sen kalıyorsun.

Evren çok geride kalıyor. Çok yüksek bir yer burası. Korkuyorum düşmekten.

Sana düşülürse düşülmüş olur mu Allah’ım? Sana düşkünlük zayıflığım mıdır Ey “gör-düğüm” Aşk’ım?

Düşme korkusunu hak edecek bir yükseltide Bir Olan Sen’le tanışıyorum. Binden Bir’e, aslıma kaynıyorum. Ulaşıyorum başlangıcıma. Erişiyorum sonsuzluğuma.

Kaybolduğum yerden buluyorum aradığımı. Bitmek üzereyken başlıyorum. Aslıma dönmenin tadını yakalıyor bütün hücrelerimin damağı. Gözlerimi kapıyor ve bütün ruhumu kabıyla birlikte Sana bırakıyorum. Kabımın kacağımın, ruhumun, özümün sahibi!

Oluşumun nedensiz nedenisin! Hep varlığım, tek varlığım. Ve hayatımın nihai amacı…Tek anlamı. Değerlerin değerim. İlkelerin ilkem. Teklifin emri vakim. İsteklerin “ne demek estagfirullahım”. “Lütfunu da kahrını da” sevdiğim. Diriliş kaynağım. Gözleri kapalı ömrüm ve ölümüm...

Ben hayatımı Senin kadar güzel kılabilecek bir başka varlık tanımıyorum.

Her konuda en çok yalnızca Sana güveniyorum.

İmanım!

 

Birsin!

Yalnızsın. Senden bir tane daha yok.

Yalnızım. Benden bir tane daha yok.

Sen gibisi yok. Sen kadarı yok.

Hangi tecelline baksam Sana ayna.

Hangi sebebe sarılsam sonunda Sen varsın.

Hangi vesileye tutunsam sana köprü.

Hangi aracı araya alsam amaç Sensin.

Bütün varlık okları Sana gönüllü...

Bütün kalpler senden alıyor ilk c-anlarını. Ve sana teslim edecekler son anlarını...