Peygamber'in İzinde Gündelik Hayat

 

Bilal Gibi Olabilmek



Peygamberimiz vahyin ilk günlerinde yaşadığı hayret, korku ve ne yapacağını bilememe halini yavaş yavaş atlattıktan sonra önce bireysel, sonra da kitlesel çağrılarla çevresini Allah'tan gelen mesaja inanmaya davet etti.

Mekkeliler bu durumu başlangıçta marjinal bir hareket olarak gördüler. Alay ettiler, küçümsediler ama çok da umursamadılar. 


devamını oku 26 Ağustos 2013 Pazartesi

Namaz Her Yerde



Kaynaklarımızın anlattığına göre Efendimiz Mekkelilerin düşmanlığının en azgın olduğu dönemlerde dahi namazını Kâbe’de açıkça kılmış, hatta bu nedenle fiziki saldırılara bile uğramıştı.

Muhtemel o günkü müşrikler namazın ferdi ve toplumu dönüştüren gücünü fark edebilecek kadar akıllıydılar. Bu nedenle de Hazreti Peygamber’in kendi halinde Rabbine yönelişini kendi düzenlerini sarsmaya yönelik bir “şov” olarak görmüşlerdi.


devamını oku 12 Ağustos 2013 Pazartesi

Allah'ın Emaneti Nazmiyeler



Onun hikayesini ilk duyduğumda nedense yaşça benden çok büyük olduğunu düşündüm. Yaşadıklarının artık çok eskilerde kalmış olmasını dilediğimden belki. Oysa benden sadece birkaç yaş büyükmüş. Neredeyse akranımız olan bir kadına reva görülen bu muamele bana Sevgili Peygamberim’in yüzlerce sene önce devesinin üstünden binlerce insanın huzurunda tüm insanlığa “kadınlar size Allah'ın emanetidir” deyişini hatırlattı.


devamını oku 5 Ağustos 2013 Pazartesi

Namaz Kılan Vaktinin Sahibidir



Peygamber Efendimiz pek çok hadislerinde namazın dinin olmazsa olmazı, alamet-i farikası olduğunu belirtmiş ve namazın kasten ve kibirle terkini de küfür alameti olarak kabul etmiştir.


devamını oku 1 Ağustos 2013 Perşembe

Nişantaşı'nda Bir Apartman Dairesi



Allah'ın Rasûl’ünden bize kadar güvenilir yollardan gelmiş sahih bir hadis karşısında o zatın peygamberliğine iman ettiğini söyleyen birinin tavrı ne olabilir? Sahabenin yerine koyun kendinizi; onun peygamber olduğuna inanmak demek daima vahiyle muhatap olduğuna, her hal ve sözünün ilahi kontrol altında cereyan ettiğine inanmak demek değil miydi? Bu durumda onun "bu ayettir" dediklerini kabul edip; "bu da bu ayetin nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir açıklamadır" dediğini nasıl reddedebilirlerdi?


devamını oku 30 Temmuz 2013 Salı

Ahmakça Bir Alışveriş



Dini hayatımızın temelinde Peygamber tatbikatı vardır. O bize, ibadetlerin şekillerinden komşularla ilişkilere; yeme adabından savaş hukukuna varıncaya kadar her hususta rehberlik etmiştir.

O’nun sünneti sayesinde hayatımızın dokusu sıklaşmış, şeytanın ve nefsin geçitleri tıkanmış, bizi Rabbin rızasına götürecek yol apaydınlık bir şekilde önümüze serilmiştir.


devamını oku 22 Temmuz 2013 Pazartesi

Kulluğumuzu Göstermenin Peygamberane Yolundan Ayrılmamak



“İnsanın ruh sağlığını koruyabilmesi ve kişisel bütünlüğünü pekiştirebilmesi için iç dünyasında yaşadığı duyguları dışarıya yansıtabilecek meşru kanalları mutlaka bulması lazım” der insan ruhu üzerine çalışanlar. İçe atılan ve aktif bir çıkış yolu bulamayan duygular tıpkı tutulan bir nefes gibi bir süre sonra patlayıverirmiş.


devamını oku 19 Temmuz 2013 Cuma

İnanma Yeteneği Nasıl Kaybolur



İnanma kapasitemiz doğuştandır. İnsan herhangi bir kapasitesini (görme, işitme, sezme, düşünme) olduğu gibi inanma gücünü de zamanla geliştirebilir ya da yok edebilir.

Dikkatle bakarsak etrafımızdaki insanlarda (ve tabii ki kendi iç dünyamızda) imanın gücünün nasıl arttığını veya nasıl azaldığını gözlemleyebiliriz. İlkinde imrenerek; ikincisinde yüreğimiz burkularak. (Yüz yüze geldiğimiz her insanın evrildiği hallerde küçük-büyük payımız olduğunu unutmadan.)


devamını oku 8 Temmuz 2013 Pazartesi

Bedenin Hâkimiyeti



İnsanın acıdan kaçması ve hazza ulaşmak istemesi en temel içgüdülerinden biriymiş. Hemen dudak bükmeyin. Bunu sadece, bir kısmımızın hep kuşkuyla karşıladığı psikoloji bilimi değil, Gazâlî başta olmak üzere bazı İslam ahlakçıları da kabul ediyor ve tezlerini bu gerçek üzerine kuruyorlar.

Böyle yapmakla "insan acıdan kaçar, hazza ulaşmak ister; madem yaratılışımız böyledir bırakalım nefislerimiz neyden hoşlanırsa onu yapsın" demiş olmuyorlar; aksine diyorlar ki "madem yaratılışımız böyledir ve onu değiştiremeyiz, öyleyse nelerden haz alacağımız konusuna dikkat edelim; hazlarımızı nefse bırakmayıp, aklın ve kalbin yol göstermesiyle biz onları organize edeli


devamını oku 5 Temmuz 2013 Cuma

Nakısın Kibri Kâmilin Tevazuu



Mekke müşriklerinin elebaşlarını eleştirirken Kur'ân'ın onları nitelemede kullandığı tabirlerden biri de "müstekbir"dir. Bu ifade, halkını zorbalıkla yöneten, kendini tanrı gibi gören, geldiği makamdan dolayı büyüklenen ve insanları hor gören kişileri anlatır. "İstikbar" denen bu eylem ilk müstekbir olan İblis'le başlamıştır. (Bakara 34)


devamını oku 1 Temmuz 2013 Pazartesi

Kızdırana Kızmamak



A'raf Suresi'nin 199. Ayeti nazil olunca Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselama bu ayete göre nasıl davranması gerektiğini sormuş, o da Cenab-ı Hakk’a sorduktan sonra şu cevabı vermiş: "Ey Muhammed! Allah Teâlâ sana, seninle ilgiyi kesenle ilgini kesmemeni, sana vermeyene senin vermeni, sana zulmedeni bağışlamanı emrediyor." (Şifa-i Şerif Şerhi, Tahlil Y., c.1, s. 229)


devamını oku 24 Haziran 2013 Pazartesi

Bir Fâsık Haber Getirdiği Zaman



Bir söze az da olsa yalanın karışması -aynen az bir miktar pisliğin koca bir kap yemeği necis yapması gibi- en önemli dayanağı güven olan toplumsal ilişkileri altüst edebiliyor. Bu nedenle Müslümanlar Kitabımız’ın çeşitli yerlerinde sözün sıhhatini tespit konusunda zaaf göstermemek üzere uyarılıyor. İşte bunlardan biri, Hucurat Suresi Ayet 6:

"Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın."


devamını oku 5 Haziran 2013 Çarşamba

Azgınlara Hayranlık



Mekke’nin müşrik eşrafının müminlere yönelik baskı ve zulümlerini tanımlamak için risaletin ilk günlerinden itibaren vahyolunan birçok ayette sıklıkla geçen kavramlar “bağy” ve “müstekbir”dir. (Bakara/90; Casiye/8; Lokman/7)

Bağy sahip olunan bütün imkânlara rağmen hala diğer insanların haklarına, mal ve mülklerine göz dikmek ve değişik usullere başvurarak onların elinden bu haklarını alma çabalarının ismidir. Bu çabalar fiili zorbalık biçiminde olabileceği gibi ikna etme biçiminde veya bazı siyasi, politik oyunlar biçiminde de olabilir.


devamını oku 29 Mayıs 2013 Çarşamba

Çenesiyle Bastırma



Birbirinden davacı iki kişi Hz. Davut (as) a gelip problemlerini çözmesini isterler. Davacı olan, konuyu şöyle aktarır: “Benim şu (din) kardeşimin doksan dokuz koyunu var, benimse bir tek koyunum! Böyle iken “onu da bana bırak!” dedi ve çenesiyle beni bastırdı.” (Sad/23)

Bu ne demek? Bazen zalim, güzel ve etkili konuştuğu ya da ısrar edip bıktırdığı için haklı görünebilir, demek.


devamını oku 27 Mayıs 2013 Pazartesi

Hakkaniyetin İnce Ayarı



Adalet her şeye ve herkese hakkını vermekse adil olmak için önce "hakkın” ne olup ne olmadığını bilmek gerekmez mi? Kimin, neye, ne kadar hakkı olduğu konusunda tutarlı, kuşatıcı ve bütünlüklü bir "hak" anlayışına sahip olmazsak nasıl adil olabiliriz ki?

Çıkarların çatıştığı en basit bir durumda haklıyı-haksızı gözetmeyi bir kenara bırakan egolarımız büyük davalarda nasıl verir adalet sınavını? Üstelik akıllarımız prensiplere ihanet etme ve bu ihaneti en âlâ manevralarla savunma konusunda bu kadar becerilerle donanmışken...


devamını oku 22 Mayıs 2013 Çarşamba