Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Neyimiz Eksik?



Efendimizi nasıl bilirsiniz dense hepimiz onun kibarlığını, cömertliğini, affediciliğini, ince ruhunu ve nezaketini; hâsılı efendiliğini hatırlar ve anlatırız. Öyledir de… Hayatı boyunca şahsı için hiç kimseden intikam almamış, kendisini malından mülkünden, evinden barkından hatta yurdundan edenleri toptan affetmiş; eline güç geçip fırsat bulduğunda dahi vaktiyle kendisinden alınanların peşine düşmemiştir. Ama söz konusu olan (kim olursa olsun hırsızın elinin kesilmesi gibi)kul hakkını ihlal mahiyetinde bir yasanın uygulanması veya (Mekke’ye gelen bir yabancının haklarını almak için Ebû Cehil’in karşısına dikilmesi gibi) insanlara yapılan bir zulüm yahut (Medineli üç yahudi kabilesinin ihanetleri neticesinde ciddi cezalara uğratılmaları gibi) bir sözleşmenin bozulması ya da (elçisi Haris b. Umeyr’in öldürülmesi üzerine Doğu Roma’ya savaş açmasında olduğu gibi) bir elçinin güvenliğinin ihlal edilmesi ise suçu sabit olanları asla affetmemiş, onların kabul ettiği hukuk ne ise onu kimsenin gözünün yaşına bakmadan uygulamıştır.

Arap yarımadasının İslamlaşması yolunda izlediği müthiş siyaset müslim/gayrı müslim bütün tarihçi ve siyaset bilimcileri hayran bırakacak denli dâhiyane ve bir o kadar da açık ve hukuki idi. Bugün de mahiyeti nice sonraları ortaya çıkan dâhiyane politikalar görüyoruz. Dâhiyane oldukları kadar kirli ve insanlık dışı politikalar… Allah Rasûlü ise daima, her şartta (Hudeybiye’de olduğu gibi sahabesini müthiş bir şaşkınlığa düşürecek kadar aleyhlerine görünen durumlarda dahi) hukukun çerçevesi içinde kalmış, ama kendisi gibi muhataplarını da -bedelini ödemek suretiyle de olsa- hukuka uymaya mecbur etmiştir. Arap yarımadasındaki üç büyük Yahudi kabilesini ve onların en büyük kaleleri olan Hayber’i hep onlarla yaptığı anlaşmalara uymamaları, yani ihanetleri neticesinde yine onların hukuku (Tevrat kanunları) çerçevesinde ortadan kaldırmış ve bu süreçte kimsenin gözünün yaşına bakmamıştır. Fakat anlaşmalarına riayet eden, hukuku çiğnemeyenlerle de inançları ne olursa olsun sonuna kadar insani ilişkilerini sürdürmüştür. (Muhammed Hamidullah’ın bildirdiğine göre Peygamberimizin vefatına kadar Medine’de kalıp ticari ve sosyal haklardan yararlanan azımsanamayacak sayıda Yahudi vardı.) Hatta hepimiz vefatı sırasında ailesine yiyecek alabilmek için zırhının bir yahudide rehin olarak bırakılmış olduğunu okumuşuzdur.

Ey Müslümanlar! Şahsınıza yönelik en küçük saldırıda arslan kesilirken ümmetin şeref ve haysiyeti, namus ve izzeti olan Kudüs için elinizi hangi taşın altına koydunuz? Servetleriniz ve güçlerinizle Mescid-i Aksa için ne yaptınız? Sözde ortadan kalkmasını istedğiniz zulümlerin devamına hizmet edecek şekilde paralarınızı nerelere saçtınız?

Efendimizin bütün hayatında bu açıdan benim en çok hayretimi celbeden konu Mute harbidir. Kendisinin Bizans’ın himayesindeki Busra emiri Şurahbil b. Amr’a gönderdiği elçinin hunharca şehid edilmesi üzerine üç bin mücahidden oluşan İslam ordusuna sırayla üç kumandan tayin ederek (öncekiler bu aşamada şehid olacaklarını zaten anlamış olmalılar) yüz bin kişilik koskoca Doğu Roma ordusu üzerine göndermesi onun varlığının ciddiye alınması ve her alanda hakların korunması konusundaki kararlılığına müthiş bir örnektir.

Bize çoğunlukla yumuşaklığı, merhamet ve şefkati ile anlatılan Hz. Peygamber, siyer ve hadis kitaplarında kayıtlı, burada uzun uzun anlatamayacağımız daha nice örneklerde, güçlü de olsa zalimin karşısında alttan almayan, taviz vermeyen, dimdik duran bir şahsiyet olarak görünmektedir. Onun âlemlere rahmet olması kim bilir belki de tam da bu özelliği sayesinde gerçekleşmiştir. Çünkü hakkaniyeti ve adaleti temsil edenlerin zayıflığı ve korkaklığı âlemlerin muhtaç olduğu rahmetin gerçekleşmesi önünde en büyük manidir.

Şimdi (başta kendi nefsim olmak üzere) Ey Müslümanlar! Şahsınıza yönelik en küçük saldırıda arslan kesilirken ümmetin şeref ve haysiyeti, namus ve izzeti olan Kudüs için elinizi hangi taşın altına koydunuz? Servetleriniz ve güçlerinizle Mescid-i Aksa için ne yaptınız? Sözde ortadan kalkmasını istedğiniz zulümlerin devamına hizmet edecek şekilde paralarınızı nerelere saçtınız? Oysa Allah size Mute’ye doğru yola çıkan o üç bin kişiye verdiği imkânlardan çok daha fazlasını verdi. Hendek günü yorgunluktan ve korkudan bitap düşmüş ashabın Kureyza topraklarına doğru yola düştüğü halden çok daha semiz ve güçlüsünüz. Sağlığımız, varlığımız yerinde. Eksik olan şeyi söylemeye dilim varmıyor; onu da siz bulun!