Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Bize Efendimiz'i Anlatamayan Var mı?

2 Mayıs 2013 Perşembe Hz. Muhammed / Sünnet ve Hadis


Asidir! Sabırsızdır! Laf anlamaz! Söz dinlemez! Evet o bir genç. Böyle sıfatlarla tanımladığımız ‘delikanlı’lara ise dinî meseleleri anlatamamak da büyüklerin serzenişi. Nerede hata yapılıyor? O gençler bu konuda bakalım neler diyor?

 
Geçtiğimiz ay YGS (Yükseköğretime Geçiş Sınavı) maratonunun ilk basamağını atlattık. Sorulardan 5’i din bilgisini ölçüyordu. Sahi soruyoruz da ne kadar öğrettik? Ya da gençler hakikaten dinimizi özellikle de Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) ne kadar öğrenmek istiyor? Onlara onların dilinden anlatabiliyor muyuz Resûlullah’ı? Sözü gençlere bıraktık. Sonra da kulak kabarttık. Tüm samimiyetleriyle pek çok tavsiyede bulundular. Sonra genç beyinlerin sorularını cebimize doldurup İlahiyat Fakültesi hocalarından Doç. Dr. Ekrem Demirli’nin kapısını çaldık. Gelin hepsine bir göz atalım:
 

Mustafa Said Güçlü (17):

 
Peygamber Efendimiz’in hayatı ve kişiliği, bizim dilimizden anlatılmalı. Örneğin “Efendimiz sade ve güzel giyinirdi.” yerine “Kendi zamanına göre şık giyinirdi.” denilebilir. “Çocuklara karşı çok şefkatliydi.” yerine “Pedagojiden çok iyi anlıyordu.”; “Çok güvenilir, dürüst bir insan.” yerine “Sözünün eri, harbi, hasbi, deyim yerindeyse delikanlı bir insandı.”; “Bayanlara ve eşlerine karşı çok iyi davranıyordu.” yerine “O centilmen bir erkekti.”; “Hoşgörülü.” yerine “Nazik ve kibardı.”; “Feraset sahibi.” yerine “Öngörü sahibi.”; “Hep güzel söz söylerdi.” yerine “Akıcı ve edebî konuşurdu.”; “İyi kalpliydi.” yerine “İnsan psikolojisinden iyi anlıyordu.” denilemez mi? Bu örnekler çoğaltılıp müfredatta bulunan siyer dersinde kullanılabilir. O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatının gençler için yaşanılamaz değil, ulaşılabilir olduğu yine bizim terminolojimiz ile aktarılabilir. Tabii bu bir televizyonda kullanılırsa 40-50 yaşındaki bir İlahiyatçının kullanması yapmacık olabilir. Ama yaşıtlarımızın dilinden dinlersek daha çok ilgimizi çeker.
 

Serap Şen (17):

 
Kitap stantlarında dikkatimi çekip de karıştırdığım bir kitap hatırlamıyorum Efendimiz’le ilgili. Sanki daha büyükler için yazılmış gibi hepsi. Daha vurucu kitap adları kullanılabilir mesela. Biyografiler genelde herkesin ilgisini çeker ama Peygamberimiz’le ilgili kitaplar tarih kitabı gibi. Zaten gençlerin çoğu tarih dersini sevmez. Keşke O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) sosyal yaşamına mercek tutan eserler olsa. ‘Efendimiz’in esprileri’ başlığı çok dikkat çekici olurdu mesela. Belgesel tadında filmler yapılabilir. Roman okumayan kişiler bile sinemaya gidiyor çünkü.
 

Süheyl Sancar (21):

 
YDS’nin bile kullanma kılavuzu var. Biz daha Fatiha’yı öğrenmeden putperestliği öğreniyoruz. Neden? Sınavda çıkacak diye. Müfredat hatalı bir kere.  Roman okumayan bir gence Tirmizî’yi anlatmaya çalışıyorlar. Kolaylaştırmak gerekiyor. Sünnetleri bile ‘sünnetler ve yararları’ şeklinde anlatmak daha doğru. Çünkü gençlere bir şey anlatacaksanız ya cazip gelecek ya da mantıklı. Sadece kuralı söylemek yetmiyor. Zaten asiyiz. Üstelik de sabırsız. Derin derin anlatmak yerine pratik bilgiler vermek lazım. Bir de Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) döneminde yaşananları güncellemeden anlatınca anlaşılmıyor. Bizim hayatımıza adapte edilmesi gerekiyor. Böyle mevzuları ilk defa dinleyen bir genç varsa ortamda daha dikkatli olunmalı. Sürekli Efendimiz’in sorumluluklarına, çektiği zorluklara vurgu yapmak yerine gençlerin ilgisini çekecek sosyal yönleri, arkadaşlıkları, esprileri öne çıkarılabilir. Genç savaşları, aç kalınan günleri duyunca bir daha o ortamda bulunmak istemiyor.
 

Seyyide Rayihanur (16):

 
Klasik anlatımdan biraz sıyrılmak gerekiyor. Büyük zatlar hiç cazip anlatılmıyor. Ayetler, hadisler açık bir şekilde anlatılmalı mesela. Çoğu zaman Osmanlıca kelime kullanılıyor. Gençlik bu kelimelerin çoğuna yabancı. Bir de olumsuz pekiştireç çok fazla. Biraz daha hoşgörü, olumlu bir yaklaşım sergilenebilir. Anlatılanlar masal dünyası, ütopya gibi. Hayatımıza daha yaklaştırılsa ve gerçekçi anlatılsa süper olur. Biz okumaktan ya da dinlemekten ziyade seyretmeye daha açığız. Belki Efendimiz’in hayatı tiyatroda ya da sinemada kıssadan hisse tarzında görselleştirilebilirse daha etkili olur.
 

Ayşe Loğoğlu (18):

 
Anlatan kişinin yaşından ziyade samimiyeti çok önemli bence. Anlattıklarını yaşadığını hissetmeliyim. Hoş ve açıklayıcı üslup da çok önemli. Bir de mevzulara klasik bakış açısı değil de bambaşka bir yorum getirildiğinde daha cazip oluyor. Aslında geniş çaplı programlar yapılsa gençler için büyük kalın kitaplar yerine bir seferde bitebilecek konu konu küçük kitapçıklar hazırlansa daha çok gence ulaşılır. İnsan büyüklerinden değil de arkadaşlarından daha çok öğreniyor. Biraz bilinçli olan gençlere burada çok iş düşüyor. Arkadaşların sorularına ve ihtiyaçlarına anında cevap vermek lazım. O yüzden yanınızda meal taşımak müthiş yardımcı oluyor. Tavsiye ederim.
 

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekrem Demirli:

 
Peygamber’i (sallallahu aleyhi ve sellem) bir kişi olarak anlatmayı bırakıp kişiliğini anlatmamız lazım. Peygamberlik ile güzel ahlâk arasındaki bağı kurmak gerekiyor. O, insanlık hakikati. Bu yüzden vurgumuz ahlâkî değerler ile Allah’ın esması olmalı. Yaşamadan da anlatmanın manası yok. Aslında yine iş bizde bitiyor. Yabancı dili tabiî ortamında daha kolay öğreniyorsak; dinin de tabiî ortamını oluşturmalıyız. Oğlumu 4 yaşındayken camiye götürdüm. “Neden imamın oyuncakları yok?” diye sordu. Hiç unutmam bunu. Vaaz ve propaganda yöntemi karşılık bulmuyor. Örneğin Efendimiz’in çevreci oluşundan bahsediyoruz ama çevreci dinî bir derneğimiz yok. Ya da sokak çocuklarını koruma derneğimiz… Allah Resûlü’nün ideallerini örgütlenerek fiilî hayata geçirmeliyiz her şeyden önce.
 
Gençlerin hatalarına da tahammülümüz yok. Biraz deneyim fırsatı versek Efendimiz’i ya da dinimizi anlatırken birden yüklenmesek onları korkutmayacağız. İyi yazar, iyi senarist ve iyi bestekârlara ihtiyacımız var. Keşke gençler tarafından sevilen sanatçılar Efendimiz’le ilgili şarkılar yapsa; İlahiyatçılarla oyun yazarları işbirliği içinde tiyatro yazsa… Karakter üzerinden güzel ahlâk anlatılabilir. Hatta bu çizgi filmler yardımıyla çocukluktan itibaren yapılmalı. İsimlerini vermeden büyük zatların özellikleri, ahlâkı sevilen bir karakter üzerinden kurgulanabilir. Ama bunlar sipariş üzere değil, çok sahici olmalı.
 
Diyanet’in ‘toplum gençlik araştırmaları merkezi’ kurup toplumun nabzını ölçmesi, proje üretmesi bu konuda ciddi açılımlara vesile olabilir. Çünkü insanların artık ayaklarına gitmek gerekiyor. Dinî siteleri açıyoruz... Çöl, deve resimleri. Bunları kaldıralım artık. Efendimiz’i kendimizden uzaklaştırmayalım.