Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Güzel Özü Güzel Söze Söyletmek



Mekke müşrikleri Kur'ân'a yönelik mücadelelerinde çeşitli yöntemler kullanmışlar. İçeriğine karşı koymuşlar, biz de onun gibi hikâyeler anlatırız demişler, getirdiği esaslarla alay etmişler ve her seferinde uygun cevapları almışlar. Sonunda yeni bir taktik geliştirip Kur'ân'ı duydukları zaman yüksek ses çıkarıp gürültü yaparak onun işitilmesini engellemeye çalışmışlar. Ama bu da yetmemiş Mekke insanlarını Kur'ân'ın çağrısından uzak tutmaya. Sadece mü'minler değil, müşrikler içinden de Kur'ân'ın cazibesinden kendini alamayıp görülme korkusuyla, geceleri gizlice dinlemeye çalışanlar olmuş. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayıp gün ışımasına yakalanınca telaşla evlerine dönerken "bir daha böyle yapmayalım" diye birbirlerine söz vermişler, ama ertesi gece yine Kur'ân'ı dinlerken bulmuşlar kendilerini.

Bu cazibenin kaynağı, Kur'ân'ın muhtevası kadar belki ondan da fazla, bu ilahi kelamın taşıdığı yüksek edebi değerdi.

En az sözün muhtevası kadar önemlidir o sözdeki estetik değer.

Bir konuyu birisi kabaca, soğuk cümlelerle anlatır, tesir etmez. Diğeri daha estetik, daha zarif bir üslupla anlatır; aklınıza, kalbinize, ruhunuza işler. İşte Kur’ân o dönemdeki Arapları bu yönüyle dize getirmiştir.  Peygamberimiz’in en büyük mucizesi de bu nedenle Kur’ân-ı Kerîm’dir. Susturmuş devrinin tek kıvancı "söz" olan insanlarını. Sırf edebiyat için o çöl şartlarında panayırlar, edebiyat fuarları yapan; kıymetli şiirleri altın harflerle yazıp Kâbe’nin duvarına asan, bir kabilede bir şair çıktığı zaman o günü bayram ilan eden bu milleti susturmuş Kur’ân.

Onun için bugün dini kitapların bu estetikten mahrum olması çok üzücü bir şeydir. Anlatılan konu güzel ama bir cümleden anlam çıkarana kadar akla karayı seçiyorsanız kime, nasıl tesir etmesini bekleyebilirsiniz? Hatta bazen insanın "herhalde bu hocalar oturmuşlar, nasıl yazalım da anlaşılmasın" diye uğraşmışlar diyesi geliyor.

Siz birini sadece muhtevanın hatırına ne kadar dinleyebilirsiniz, takır tukursa sözleri? Ya da (haydi biraz da özeleştiri) tüm ulusa hitap ederken yöresel ağzı bırakamayan vaizleri?