26 Haziran 2025 tarihinde Leman dergisinde yayımlanan bir karikatür, ülke çapında infiale sebep oldu. İlgili karikatürde, bombalar altında yanan bir beldenin semalarında Muhammed ve Musa isimli iki figürün hallerinden gayet memnun bir edayla selamlaşıp el sıkıştığı görülüyor. Bu karikatürün Hz. Muhammed’e (sav) hakaret içermesi gerekçesiyle eylem ve sert protestolara maruz kalan dergi, dünya çapında 200 milyon kişinin Muhammed ismini taşıdığından bahisle, çizimde tasvir edilen kişinin “İsrail tarafından öldürülen bir Müslüman” olduğu ve çizerin “mazlum Müslüman halkın haklılığını ifade etmek istediği” açıklamasıyla kendini savundu. Bu savunmanın haklılığı ya da haksızlığını adlî makamlara bırakarak, karikatürün ne ifade ettiğini analiz etmek istiyoruz.
Çizimde bombalar altında yangın yerine dönen beldenin, başta Gazze olmak üzere İsrail saldırıları altındaki coğrafya olduğu ilk bakışta anlaşılmaktadır. Nitekim derginin açıklaması da bunu teyit etmektedir. Karikatürdeki asıl olay, bombalanan beldenin semalarında gerçekleşmektedir. Kanatlarıyla havada duran iki kişi, yerdeki trajediye tezat gökteki günlük güneşlik atmosferde keyifle selamlaşmakta ve el sıkışmaktadır. Selamlaşma biçimi ve isimlerinden İslam’a ve Musevilik’e mensup oldukları anlaşılan bu iki şahıs, giyimi ve genel silüeti itibarıyla insan olarak tasvir edilmekle birlikte, kanatları ve başları üstündeki nurdan hale onlara metafizik bir özellik atfetmektedir.
İlgili şahısların giyim kuşam şekli de okurda zamansızlık algısı oluşturacak şekilde tasarlanmıştır. Muhammed figüründe entari ve takke geçmiş zaman giyim kültürünü temsil ederken, dar pantolon ve potin ayakkabı bugüne aittir. Musa figürünün kıyafet tarzı ise dindar/hasidik Yahudilerin yüzyıllardır giyine geldiği tipik kostümdür. Her iki figür de hangi zamana ait olduğu belli olmayan, tarih üstü iki şahsiyeti temsil etmektedir.
Karikatürdeki figürlerin yüz çizimlerine bakıldığında, tasvirdeki pejoratifleştirme daha net anlaşılmaktadır. Köfte dudaklı, patlıcan burunlu, tükürükler saçarak konuşan bu iki figürün kafaları sakallarından daha küçüktür. Gözleri birer noktayla tasvir edilen figürler, bakan herkeste yeryüzündeki fecaate karşı kör ve anlayışsız iki şahsiyet imgesi oluşturmaktadır.
Gerek karikatürün bütünü gerekse detaylardaki bahsi geçen özellikler dikkate alındığında, söz konusu iki figürün yeryüzünde yaşamakta olan 200 milyon Muhammed’den yahut sokakta yürüyen yüz binlerce Musa/Moşe’den biri olmadığı aşikârdır. Katliam bölgesinin semalarında selamlaşan figürlerin haline yansıyan keyif ve mutluluk, onların İsrail bombaları altında can veren Muhammedlerden hiçbirine benzerlik arz etmediğinin de açık göstergesidir. Tasvire yansıyan dinî atıflardan, bu iki figür “katliamı teşvik eden kör ve beyinsiz radikal din adamları” şeklinde yorumlanabilirdi ancak kanat, nurdan hale gibi özellikler, onları yaşayan din adamlarından biri olarak yorumlamamızı engellemekte ve sıradan insanlarda bulunmayan metafizik vasıfları haiz iki şahsiyet olarak algılamamızı zorunlu kılmaktadır. İslam dini söz konusu olduğunda, peygamberlerden başka kimsenin Allah’tan haber alamayacağı ve metafizik âlemle bağ kuramayacağı bilindiğine göre, bu iki figürün Hz. Muhammed ve Hz. Musa’nın karikatür diliyle sembolize edilmiş birer pejoratif temsilinden ibaret olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yeryüzündeki zulmü gökyüzünden keyifle seyreden bu iki peygamber temsilinin, Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Musa’nın şahsiyetlerinden öte, getirdikleri mesajı ve peygamberlik müessesesini hedef aldığının altı çizilmelidir. Karikatürün soyutlamacı dili, “peygamberler kadar onların temsil ettiği din ve kutsalın zulme kaynaklık ettiği” mesajını algılamaya gayet müsaittir. Karikatür çizerinin basına yansıyan İslam karşıtı sosyal medya paylaşımları, karikatürün mesajı hakkında yapılan iyimser yorumları havada bırakan bir diğer unsurdur. İsrail soykırımına karşı kalplerindeki Peygamber sevgisiyle direnen Gazzelilere bu karikatürün ne şekilde destek mesajı içerdiği ise tam bir muammadır. Nitekim Türkiye’de yaşayan Gazzeli dostlarımız, derginin yayımladığı savunu mesajının aksine, bu karikatürü “yaşadığımız acıları değersizleştiriyor ve Rasûlullah’a (sav) saygısızlık ediyor” şeklinde değerlendirmişlerdir.
Karikatürün bütünü ve detaylarında ortaya çıkan bu tablo, “karikatürdeki Muhammed, Hz. Muhammed midir?” sorusunu anlamsız kılan, birden fazla kutsal değeri hedef alan komplike bir nefret ve aşağılama söylemidir. Buradaki sorun, Hz. Muhammed’in tasvir edilmesi değil, Hz. Muhammed ve Hz. Musa’nın pejoratif birer temsile konu edilerek şahsiyetlerinin, temsil ettikleri peygamberlik makamı ve kutsal değerlerin alay konusu edilmesidir. Karikatürde faraza, yeryüzündeki zulmü gözyaşlarıyla seyreden bir Muhammed ve Musa figürü çizilseydi, mesele peygamberleri resmetmenin cevazı bağlamında tartışılır ve eleştirilirdi. Ancak kutsal değerleri aşağılama ve soykırımı küçümseme, mevcut tabloyu daha vahim hale getirmektedir.
Karikatür sanatının sembolik dili ve kurgu karakterler üzerinden mesaj vermesi, herkesçe hakaret ve nefret olarak anlaşılan mesajlara perde olarak kullanılamaz. Zira ortalama okur bir kurgu karakterden topluma mal olmuş belli bir şahsiyeti ve onun temsil ettiği değerleri anlıyorsa, sembolizm ve kurgu olgusal gerçekliği çarpıtmanın, metafizik hakikatleri tahkir ve tezyifin vasıtası olarak kullanılamaz.
Meselenin sosyal barış ve uzlaşma kültürüne yansıyan boyutu en az bu saydığımız hususlar kadar önemlidir. Bahsi geçen mizah dergisinin geçmiş sayılarında Filistin davasını gündemine alması ve Mavi Marmara’yı desteklemesi her türlü takdirin üzerindedir. Ancak geçmişteki doğruların bugünkü yanlışı kamufle edemeyeceği izahtan varestedir.
Öte yandan, yapılan yanlışa şiddet ve linç eylemleriyle karşılık vermenin kabul edilemez bir akıl tutulması olduğunun da altı çizilmelidir. Hz. Peygamber’in kendisine hakaret eden müşrik şairlere karşı Müslüman şairleri göreve çağırdığı gibi, yaşadığımız bu vahim durum Müslüman sanatçı, edip ve ilim adamlarını proaktif sorumluluk almaya davet etmektedir.