Geldi gözümüzün nuru Ramazan. Çaldı kapımızı şefkatle ve oturdu başköşeye aylardır yolu gözlenen kutlu bir misafir gibi. Çoluk çocuk her birimiz, kalplerimiz pır pır bakıyoruz ellerine. Öyle ya, bunca beklenen, bu kadar uzaklardan gelen misafir eli boş gelmez hanelerimize. Bu kerîm dost bir elinde sabır getirir onu karşılayan her mümine, bir elinde şükür. Hakikaten Ramazan’ın yarısı sabırdır, yarısı da şükür.
Hayat da öyle değil midir? İnsanoğlu kendisine takdir edilen ömrü yaşarken ya sabırla denenir ya şükürle. Ya nimettir karşısındaki ya musibet. Bazen kalbi çatlayacakmış gibi olur üst üste gelen nasipsizliklerin hüznünden, bazen göğüs kafesine sığmayan bir kuş gibi kanat çırpar hiç beklemediği yerlerden karşısına çıkan nasibin mutluluğuyla. Bazen sırtına yüklenen yükü taşıyamayacağını zanneder. Nakıstır aklı, unutur Rabbinin “Allah, hiçbir nefse taşıyabileceğinden başkasını yüklemez.” vaadini. (Bakara 2/286) Bazen de kendini dünyanın bütün sınırlandırıcılığından, bağlarından kurtulmuş gibi hisseder ve sanki ruhu yükselir bir tüy hafifliğinde.
Şunu bilmek gerek ki hüzün de mutluluk da yük de yardım da O’ndan geldiğinde güzel, insan O’na teslim olduğunda güzel. Zira hüzün de mutluluk da nimet de bela da insanı olgunlaştırıp tedavi ederek yükseltebilir ya da dengesini bozup ayağının kaymasına, yüreğinin sürçmesine neden olabilir. Şayet kişi bu duyguların, durumların her hâlükârda Allah’ın ikramı olduğunu fark ederse bir acayip hale döner ahvali, hayır olur her hali.
Allah Resûlü’nün (sav) mümini tariflerinden biri de bu acayip hali tasvir eder bize. Der ki sevgili Resulümüz: “Müminin hali ne hoştur! Onun bütün işleri, halleri hayırdır ve kârlıdır. Bu durum da yalnızca mümin için geçerlidir. Mümin şayet mutluluk verici bir nimetle karşılaşırsa şükreder, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntı durumunda ise sabreder, bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64)
Hadisin metninde “hoştur” diye tercüme ettiğimiz kelime a-c-b kökünden gelir ve bizlere bu hoşluğun acayip ve şaşırtıcı bir durum olduğunu ihsas eder. Ramazan da başından sonuna kadar acayip bir iklimin kapısını aralar mümine. İnsanın fiziki ihtiyaçlarından, yemeden, içmeden, uykudan bu kadar uzak kalıp sair zamana göre daha çok efor sarf etmesine rağmen kendini bu denli mutlu, huzurlu ve mutmain hissetmesi acayip değil de nedir? Ramazan, mümin ve hayat kardeştir; Ramazan her sene mümine hayatı tekrar öğretmek için gelir. Hoş gelir safa getirir.