Dosyalar
Hz. Peygamber ve Çocuk
 

Arkadaşları ve Öğrencileri İsmail Lütfi Çakan'ı Anlatıyor



Sonpeygamber.info okurlarının büyük çoğunluğunun oylarıyla 2009 yılı Hadis ve Sirete Hizmet Onur Ödülü'ne layık görülen Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan'ın mesai arkadaşları ve artık kendileri de birer akademisyen olan öğrencileri onun hakkındaki düşüncelerini bizimle paylaştılar.  

İsmail Bey için "bütün ömrünü hadise verdi" desem doğru söylemiş olurum. Hadisteki üstünlüğü, otoritesi tartışılmaz. Bunun yanı sıra üslubu çok güzeldir. En çetrefilli konuları dahi mükemmel bir şekilde anlatır, dinletir, okutur.

Prof. Dr. Mehmet Erkal (Marmara Ü. İlahiyat F. Öğretim Üyesi): İsmail Lütfi Çakan ile biz Yüksek İslam Enstitüsü'nden sınıf arkadaşıyız. Dostluğumuz o günden beri devam eder. Yani 1966'dan beri...

İsmail Bey, daha bizim nesil yazıp çizmeye yeni başladığı zamanlarda Onlar Böyleydi adlı tiyatro eseriyle gündeme geldi. Bu eser, o zamanki Milli Türk Talebe Birliği'nde oynandı. Daha sonra İslam Medeniyeti dergisini çıkardı ve o derginin de baştan sona tüm redaksiyon işlerini İsmail Bey yüklenmişti. O dergi, bugün hala aranan seviyede kaliteli bir dergiydi.

Eserleri bugün bizim gençliğimize ışık tutmaktadır. Gösterdiği azmi, bitip tükenmeyen enerjisi ve en önemlisi bitmeyen heyecanı, bizim gençliğimizin bugün ihtiyacı olan şeydir. İsmail Bey'in o heyecanı hiç tükenmedi, artarak devam etti. Bugün de Türkiye'nin neresinden davet gelirse gelsin ilmî toplantılara, özellikle de Hz. Peygamber'le ilgili toplantılara mutlaka katılmaya çalışır.

Bizim camiamızda devamlı bir tenkit, eleştiri var. Bunlar da olmalı ama bunların yanında taltif ve takdir de olmalı. Bizim camiamızın bu tarafı ne yazık ki oldukça eksik. Bu bağlamda İsmail Bey'in Hadis ve Sirete Hizmet Onur Ödülü'ne layık görülmesine de çok sevindim.

Hiç unutmam İsmail Bey, bizi rahmetli bir hocamızın çok yadırgadığımız bir davranışına karşı boykota teşvik etmişti. Bize boykot yaptırdı ve kapıya da dikilip kimseyi içeri sokmadı. Tabii ki bu, haksızlığa karşı tahammülsüzlüktü. Bugünkü taşkın ruhun, gençlikle daha da taşkınlaşmış hali söz konusuydu yani o yıllarda.

Talebelik yıllarında çok başarılıydı. Mücadeleci bir talebeydi. Hiç unutmam İsmail Bey, bizi rahmetli bir hocamızın çok yadırgadığımız bir davranışına karşı boykota teşvik etmişti. Bize boykot yaptırdı ve kapıya da dikilip kimseyi içeri sokmadı. Tabii ki bu, haksızlığa karşı tahammülsüzlüktü. Bugünkü taşkın ruhun, gençlikle daha da taşkınlaşmış hali söz konusuydu yani o yıllarda. Bugün de aynı ruha, aynı heyecana sahiptir ve bu heyecanı da etrafına yansır. Ciltlerce kitaba üşenmeden sarılmasını biliyor ve yaptığı işin de hakkından geliyor.İsmail Bey için "bütün ömrünü hadise verdi" desem doğru söylemiş olurum. Hadisteki üstünlüğü, otoritesi tartışılmaz. Hepimiz onun bu yönünü takdir ederiz. Bunun yanı sıra üslubu çok güzeldir. En çetrefilli konuları dahi mükemmel bir şekilde anlatır, dinletir, okutur. Ben bu özelliğin, Allah vergisi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki kendisi de çok yazarak bunu geliştirmiştir.

Her sahada eser bırakmıştır ve bıraktığı eserlerin hepsi de lazımdır. Metodoloji kitapları da yazmıştır, halkımız için de kitaplar yazmıştır. Peygamberimiz'in hayatına odaklanmış ve satır satır "ahlak-ı Muhammediye"yi anlatmaya gayret etmiştir.

İslam'da hiçbir zaman için basit-mürekkep diye bir tasnif yoktur. Bu, kolaycılıktır. Geçenlerde müşterek bir ders yaptık ve aynen şunları söyledi: "İslamî tebliğin en büyük ve en tesirli mekânı mihraptır, minberdir, kürsüdür. Kim vaazı, hutbeyi küçük görüyorsa gelmesin ilahiyata."

İsmail Bey'in bir önemli özelliği de hadisleri günümüze taşımasıdır. Peygamberimiz "yol ortasındaki taşı kenara koymanız ibadettir" demişse onu İsmail, günümüzdeki trafik kurallarıyla bağlantılayıp orta yere park etmemek gerektiğini dile getirebilmiştir. Böyle bir kabiliyeti de vardır. Esas olan da sünneti okuyup günümüze taşıyabilmektir zaten. Sünnet ışığı altında da kendimizi inşa edebilmek gerekir.

İsmail Bey'in bir önemli özelliği de hadisleri günümüze taşımasıdır. Peygamberimiz "yol ortasındaki taşı kenara koymanız ibadettir" demişse onu İsmail, günümüzdeki trafik kurallarıyla bağlantılayıp orta yere park etmemek gerektiğini dile getirebilmiştir.

ImageProf. Dr. Ali Özek (İslamî İlimler Araştırma Vakfı Başkanı): Ben 1970'li yıllarda İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde müdürken İsmail Lütfi Çakan da asistanlığına devam ediyordu. Kendisini o yıllardan beri tanırım. İsmail Lütfi Çakan; çalışkan, dürüst, idealist, ne yaptığını bilen, inandığı davaları yaşayıp müdafaa eden bir insan.

Kimileri vardır, inandıklarını yaşamaz. İsmail Lütfi Çakan böyle insanlardan değildir; çalışkan, gayretli, prensipli,  konuşmasını bilen yani ağzından çıkanı kulağı duyan, takdir ettiğim bir arkadaşımızdır. Kendisini gerek İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ndeki talebeliğiyle gerek hoca olarak gerekse de yaptığı eser çalışmalarıyla takdir ederim. Eleştirebileceğim tek yönü biraz çekingen olmasıdır. Bu tür insanların pasif değil toplum içinde daha girişken ve faal olması gerekir. Kendisine çok defa "neden pasif duruyorsun, biraz faal ol" demişimdir. Ben ondan sürekli bunu bekledim. O da daha sonraları dergilerde neşredilen yazılarıyla verdiği konferanslarla faydalı oldu, hâlâ da devam ediyor.

İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde asistanlığı sırasında kendisiyle ilgili şöyle bir anım vardır: Müdürlüğüm zamanında enstitüde hem asistanlığa devam eden hem de idareye yardımcı olan 8-9 asistan vardı. Bir gün bir iş için aklı başında bir yardımcı lazım olduğunda "Bana İsmail Lütfi Çakan'ı getirin" demiştim. Bu, benim İsmail Lütfi Çakan'a verdiğim ehemmiyeti gösterir. Söylediğim gibi, daha o yıllarda çalışkanlığı ve gayretiyle dikkat çekiyordu.

O, sadece bir akademisyen değil, bir din adamı, kaygı taşıyan bir önder, toplumun her kesimine hitap edecek çeşitlilikte eserler yazmış çok yönlü bir mütefekkir, mümin duruşuyla ötekini iyi tefrik edebilen hikmet ve furkânın kendisinde tecellî ettiği bir üstat; bütün yönleriyle bir İslâm âlimidir.

Prof. Dr. İbrahim Hatiboğlu (Çanakkale Onsekiz Mart Ü. İlahiyat F. Dekanı): Değerli hocam İsmail L. Çakan Beyefendiyi tanımamın üzerinden yirmi beş yıl geçti. Geçen bunca yıla rağmen, toplumun sünnet esaslı bir yapılanmaya kavuşması uğrundaki ideallerinin hep coşkulu ve heyecanlı olduğunu gördüm. Bu uğurdaki gayret ve dinamizmi bana hep kaynaklık etmiştir. Duygusallığını, Gönüller Sultanı Sevgili Peygamberimiz'e ümmet olma gayreti ile yoğurup, çalışmalarını bu ideal etrafında sürdüren bir kişi olarak bugünün hadisçisine, ilahiyatçısına, Müslümanına verilebilecek çok şeyi olduğunu şimdiye kadar bize örnekleriyle gösterdi ve göstermeye devam edecektir.

Fakültedeki ders yoğunluğuna ve idari görevlerine rağmen hadis derslerinin hemen her alanında eserler kaleme almış olması, idealizmini talebelerine de aktarma istikametindeki heyecanını ortaya koyan en önemli göstergedir.

O, sadece bir akademisyen değil, bir din adamı, kaygı taşıyan bir önder, toplumun her kesimine hitap edecek çeşitlilikte eserler yazmış çok yönlü bir mütefekkir, mümin duruşuyla ötekini iyi tefrik edebilen hikmet ve furkânın kendisinde tecellî ettiği bir üstat; bütün yönleriyle bir İslâm âlimidir. Bunu kendisinin çalışmalarını tetkik eden herkes rahatlıkla görebilecektir.

Kırk yıla yaklaşan hizmet yılının benim şahidi olduğum yirmi beş yılında değerlerinden hiç taviz vermediğine samimiyetle şahitlik edebilirim. Bir talebenin hocasını değerlendirmesi eğer anlam ifade edecekse, düşüncelerini çekinmeden söyleyen, fikrini günübirlik mülahazalarla eğip bükmeyen bir örnek insan; bugünün mütefekkir Mehmet Akif'i diyebilirim kendisi için.

İsmail L. Çakan hocamızın bir akademisyen adayı açısından ise ilk akla gelen yönü sanıyorum, önerdiği çok sayıdaki tez konusu ve çalışmalara sistematik ve küllî yaklaşımıdır. MÜ İlahiyat Fakültesi'nde hadis konusunda hazırlanmış çok az akademik çalışma vardır ki planı ve işlenişinde hocamızın katkısı bulunmamış olsun. Kendisine arz edilen bir çalışma/tez planını itina ile düşünüp planlar, sistemli hale getirir ve huzuruna giren her talebe bir gönül ferahlığı ve iyi bir destek almışlığın sağladığı dinginlikle odasından ayrılır. Bu benim çalışmalarım açısından da böyledir.

Meridyen Destek Derneği'nin 2009 yılı Yılın Sünnet ve Siret'e Hizmet Onur Ödülü'nün kendisine verilmesi vesileyle ben de kendisine minnettarlığımı bir kez daha ifade ediyorum. Hocamızdan bundan sonra da aynı heyecan ve coşkuyla, sağlık ve afiyetle çalışmalarını sürdürmesini temenni ediyorum.

Bize rehberlik, gözetip kollama konusunda himmetlerinin daim olmasını Yüce Rabbimiz'den niyaz ediyorum.

Yar. Doç. Dr. Aynur Uraler: (Marmara Ü. İlahiyat F. Öğretim Üyesi):  Bugün farklı üniversitelerde hadis öğretim üyeliği görevini yürüten kimselerin önemli bir kısmının çalışmalarında gerek danışman gerekse jüri üyesi olarak onun imzası bulunmaktadır. O, akademik çalışmaları yanı sıra halka yönelik faaliyetlerin içinde bulunmaya da özen göstermiştir. Eserlerinden bir kısmını bu maksatla kaleme almıştır. Üç yıldan fazla bir süredir devam ettiği cami dersleri de topluma hizmet anlayışının bir göstergesidir.

Bir üniversite hocası olarak hocamızda gözlemlediğimiz en önemli özellik; mesleğini sevmesi, ciddiye alması, önem vermesidir. Senelerdir bu görevi sürdürmekle beraber heyecanını kaybetmemiştir. Onun derslerdeki heyecanı öğrencilerin dersleri daha iyi takip etmesini sağlar, öğrenmelerini kolaylaştırır. Her derse muhakkak hazırlanarak gider. O dersin kitabını kendi yazmış olsa bile durum değişmez. Yaz tatillerinde o, öğretim yılında vereceği derslerle ilgili çalışmalar yapar.

Prof. Dr. Çakan'ın akademik hayatında çalışkan ve üretken bir kimse olduğu eserlerinin sayısından anlaşılmaktadır. Hadis alanında çalışanların eserlerinden çokça istifade etmeleri onun ilmî seviyesinin işaretidir. Yazmayı planladığı kitap veya makalelerle ilgili çalışmaları da yoğun çalışma hayatının içinde devam eder. Bu suretle akademik basamakların en üst seviyesine gelinse de ilmî faaliyetlerin bitmeyeceğini talebelerine kendisi örnek olarak gösterir.

 
Hadis alanında çalışanların eserlerinden çokça istifade etmeleri onun ilmî seviyesinin işaretidir. Yazmayı planladığı kitap veya makalelerle ilgili çalışmaları da yoğun çalışma hayatının içinde devam eder. Bu suretle akademik basamakların en üst seviyesine gelinse de ilmî faaliyetlerin bitmeyeceğini talebelerine kendisi örnek olarak gösterir.

Halka yönelik faaliyetlerde de üzerine aldığı görevi önemsediği görülür. Hitap edeceği kimselerin seviyesi ne olursa olsun itina ve heyecanla hazırlanır. Dolayısıyla konuşmalarını, sohbetlerini dinleyenler ondan etkilenir ve heyecanına ortak olurlar. Bu suretle halka hizmet alanında görev alacak öğrencilerine din adamı olma konusunda da örnek olur.Öğrencileri ilmî çalışmalara teşvik eden ve destekleyen yönünü de burada zikretmek gerekir. Derslerde yeri geldikçe mezun olduklarında hangi alanda görev yapacak olursa olsunlar ilmî donanıma sahip olmaları gerektiğini hatırlatarak onları geleceğe hazırlamaya çalışır. Bunun için öğrencilerin kendilerini yetiştirmek için gösterdikleri en küçük gayreti bile değerlendirir. Daha ileri seviyede araştırma yapmak isteyenlere ufuk açıcı tavsiyeler verir ve o konuda planlar yapar. Çalışmalarının her aşamasında onların yanında olduğunu hissettirir, onlara güven verir. Lisans veya lisansüstü olsun her seviyedeki öğrencilerin yazdıklarını dikkatle okuyup tashih etmesi onun vazife anlayışının ve görevine verdiği önemin göstergesidir.

Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan hocamız; ilimdeki seviyesi herkes tarafından teslim edilmiş, mesleğinde başarılı olmuş, ilme hizmet gayesini ve bu alandaki sorumluluklarını hiçbir zaman unutmamış bir kimsedir. Dolayısıyla Meridyen Destek Derneği'nin 2009 Yılı Hadis ve Sirete Hizmet Onur Ödülü'nü hocamıza tevdi etmeleri gayet isabetli olmuştur.

Yar. Doç. Dr. Mustafa Meral Çörtü: İsmail hoca ile 1984 yılında yardımcı doçent iken tanıştım. Kendisi güvenilir, samimi, yardım sever ve disiplinli çalışan bir arkadaşımızdır. Öğrencilerine karşı samimi, meslektaşları ile istişareye önem veren ve hocalarına karşı hürmetkâr bir insandır. Herkese karşı maddi - manevi desteğini esirgemeyen çevresine karşı duyarlı, dini yaşantısında tavizsiz ve giyim kuşamında titiz ender şahsiyetlerden biridir. İyi bir aile babasıdır, çocuklarının tahsilleriyle yakından ilgilenmiş hepsini okutmuştur. 30'a yakın birbirinden değerli eserleri vardır. Özellikle Hadis alanında kaleme almış olduğu eserler çok önemli çalışmalardır.

Ahmet Taşgetiren

Bir Yürek Adamı: Imageİsmail Lütfi Çakan Bey ile, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde aynı dönemde okuduk ama o dönemde fazla birlikteliğimiz olmadı.

Asıl birlikteliği Altınoluk Dergisi'nin yayın kurulunda ve yine Altınoluk Dergisi'nin her yıl düzenlediği Anadolu turlarında yaşadık.

Her hafta Salı Günü, sabahtan akşama kadar süren yayın kurulları, ve kimi seneler 30'dan fazla yerleşim yerinde düzenlenen programlardaki, artı, yolculuklardaki, artı ikamet yerlerindeki  beraberlik, tam anlamıyla "Yürek Adamı" diye niteleyebileceğim İsmail Lütfi Çakan dostluğunu kazandırdı bana.

Yıllarca süren yayın kurullarında, Türkiye'yi, İslam dünyasını, insanı, Müslümanları, toplumu, kendi kişiliklerimizi... her şeyi, her şeyi konuştuk.

Kendi kişiliklerimizdeki gelişmeler dahil, farklı gündemler üzerinde yoğunlaştık.

Altınoluk dergisinin kapak gündemini aradık.

Gündemi bulmuşsak, o gündemin kapağa yansıyacak söz dizisini aradık.

Birimizden birimizin teklifleri arasında "İşte bu!" diye bir buluşma noktasına vardığımızda taa yürekten el sıkıştık.

Abdullah Sert Bey, Hasan kamil Yılmaz Bey, Mustafa Eriş Bey bu coşkunun ortakları oldular.

İnsan, işte tam da, böyle bir gündem yoğunlaşmasında yüreğini konuşturuyor.

İsmail Lütfi Çakan Bey'i "Yürek Adamı" diye nitelediğimde, onun İslam ümmeti için çarpan, kendi ülkesinde yaşanan acılar için çarpan, hassas bir kalbe sahip olduğunu ifade etmiş olmaktayım.  Mehmet Akif gibidir bu konuda.  "Kanayan bir yara gördüm mü..." diye başlayan Akif mısraları var ya, o, İsmail Bey'in hep dilindedir mesela.

Yayın kurullarımız, amel defterlerimize yazılmıştır ve inşaallah bizler için iyi tanıklıklar yapacaktır ind-i ilahide.

Birlikte Anadolu turlarından sez ettim.

Bu, ayrı bir güzelliktir. Ayrı bir heyecandır, hasrettir.

1994 yılında, "Dünya Gündemi ve İslam" başlığı altında, Hasan Kamil yılmaz Bey'in de katıldığı toplantılarda 30 küsur yerde konuştuk.

Yüreği kabarınca masaya yumruk vururdu İsmail bey. Ayağa kalkardı. Sesi, en yüksek tonuna ulaşırdı.

Bir gün, Kur'an'da zikredilen Firavun ve sihirbazlar kıssasını anlatırken, güncel sancılara işaret etmiş ve "İnsanın yüreğine hükmedecekler" diye seslenmiş ve "Sen Fir'avn mısın?" diye kükremişti. 

Altınoluk'ta,yıllarca "Hadislerle Gerçekler" başlığı altında bir hadis yorumu yaptı. Bu hadisleri yorumlarken, hep hayatın içinde kaldı, yaşanan hayata Rasulullah'ın mesajını taşıdı.  Bu yorumlar kitaplaştı ve Riyazüssalihin'deki hizmetleriyle beraber hadis yorumculuğunun kalıcı eserleri arasına girdi.

Ben sözü uzatmak istemiyorum, Aziz dostuma, dostluğuyla her zaman iftihar edeceğim o güzel insana, sağlıklı nice ömürler diliyorum.