Türkiye’de ise 2020 yılı itibariyle 62 milyon internet (nüfusun %74’ü), 54 milyon sosyal medya (nüfusun %64’ü) ve 77 milyon akıllı telefon kullanıcısı (nüfusun %92’si) bulunuyor. Türkiye’de kullanıcılar tarafından en çok Youtube, Instagram, Facebook ve Whatsapp platformları ziyaret ediliyor. Türkiye açısından dikkat çeken asıl nokta ise internet, sosyal medya ve akıllı telefon kullanıcı sayılarının bir önceki yıla göre iki milyondan fazla artmış olması. Tüm bu verilerle birlikte Türkiye’de 58 milyon kişinin internete ve sosyal medyaya akıllı telefondan bağlanıyor olması da vatandaşların istediği her an bilgiye ulaşmasının mümkün olduğunu gösteriyor.
İletişimin temel amacı doğru bilgiye ulaşmaktır. Bu nedenle bilgiye ulaşma yolu her zaman için son derece önemli olmuştur. Allah (cc) da Kur’an’ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri (fâsık) size bir haber getirdiğinde (o haberin) doğruluğunu araştırın.” (Hucûrat, 6) ayetiyle doğru bilgiye ulaşmanın önemine işaret eder. Ayetin içerdiği mesaj sosyal ve hukukî hayatın düzenli ve sorunsuz devamı, haksızlık ve huzursuzlukların engellenmesi bakımından çok önemlidir. Allah Rasûlü (sav) de “Allah, bizden bir söz işitip, onu işittiği gibi (başkasına) ulaştıran kişinin yüzünü ak etsin.” (Dârimî, Mukaddime, 24; Tirmizî, İlim, 7) buyurarak bilgiyi ulaştıracak kişinin son derece dikkatli olması ve aktardığı haberin değişikliğe uğramadan sahih bir şekilde diğer insanlara ulaşması gerektiğini öğütler. Allah (cc) ve Kutlu Elçisinin doğru bilgiyle alakalı bu uyarıları İslam’ın toplum hayatını düzenleyen yönüne işaret etmektedir. Zira yanlış bilginin yayılması toplumda kaos ve kargaşa ortamının oluşmasına zemin hazırlayabilecek tehlikeli bir durumdur. Kaosun hâkim olduğu bir toplumda ise güvensizlik, huzursuzluk ve hukuksuzluğun artması kaçınılmaz olacaktır. Özellikle kitle iletişim araçlarının oldukça aktif kullanıldığı günümüzde, sosyal medyada yayılacak yanlış bir haberin böyle bir duruma sebebiyet vermesi olanak dışı değildir.
Yukarıda işaret ettiğimiz üzere, sosyal medyanın günümüzde sıkça kullanılıyor olmasının belki de en olumsuz yönü bir denetim mekanizmasının olmaması nedeniyle bilgi kirliliği riskini taşımasıdır. Söz konusu bilgi kirliliği karşısında kişi, hangi bilginin doğru ve güvenilir olduğu konusunda şüpheye düşmektedir. Sosyal medyanın, kullanıcıların katılımına ve karşılıklı iletişimine olanak sağlaması bu durumu daha da karmaşık hale getirmektedir. Zira sosyal medya kullanıcıları herhangi bir bilgiye çok kolay ulaşabilmekte, doğruluğunu veya yanlışlığını araştırmadan yayabilmekte veya yayılan bilgiye karşıt bir bilgiyi dolaşıma sokabilmektedir. Bu durum çoğu zaman medya okuryazarlığı olmayan kişilerce sosyal medya ortamındaki bilgilerin doğruluğunun sorgulanmadan defalarca paylaşılmasına sebep olur. Dolayısıyla sosyal medyadaki bilgi kirliliği bilinçsizce yapılan paylaşımlar sonucu sürekli büyür. Tüm bu nedenlerle sosyal medyayı “günümüzün fâsığı” olarak nitelemekte bir problem olmasa gerektir.
Sosyal medyanın bu olumsuz yönünün en fazla hissedildiği alanlardan birisi de şüphesiz dini bilgidir. Zira Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamber’in (sav) hadisleri hiçbir kontrole tabi olmaksızın, bağlamından koparılarak veya bir propaganda aracı yapılarak sosyal medyada sıklıkla paylaşılıyor. Hadis-i şerifler sahih, zayıf veya uydurma ayrımı yapılmaksızın, sebeb-i vürudu/neden söylendiği araştırılmaksızın, konuyla ilgili diğer hadislere bakılmaksızın sosyal medyada paylaşılıyor. Sosyal medyadaki hadis paylaşımıyla ilgili dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise uydurma hadisleri bir araya getiren eserlerde dahi yer almayan metinlerin hadis olarak, Hz. Peygamber’in sözüymüş gibi paylaşılmasıdır. Yeni bir ayet uyduramayan bazı kötü niyetli kişilerin, hiçbir kaynakta yer almayan metinleri hadis olarak lanse edip sosyal medyada paylaştıkları anlaşılmaktadır.
Sosyal medyada bağlamı, kapsamı ve neyi ifade ettiği tam olarak bilinmeden paylaşılan her ayet ve yorumu; kaynağı araştırılmadan, Hz. Peygamber’e aidiyeti kesinleştirilmeden ve yorumuna bakılmadan paylaşılan her metin “dini bilgi kirliliğinin” oluşmasına sebebiyet vermektedir. Söz konusu bilgi kirliliği Allah’ın, İslam’ın, Müslümanlığın ve Hz. Peygamber’in yanlış tanıtılmasına sebep olması açısından son derece tehlikelidir. Herhangi bir bilginin veya metnin sosyal medyada kısa zamanda çok büyük insan kitlelerine ulaşabileceği her zaman göz önünde bulundurulmalı ve böyle bir yalan veya yanlış haber, anlamı çarpıtılmış ayetler veya uydurma hadisler ile karşılaşıldığında gerekli mercilere başvurular yapılmalı ve hatta yine yetkili ve uzman kişilerce sosyal medya kullanılarak doğru bilginin yayılması sağlanmalıdır.
İnternetin ve sosyal medyanın sağladığı imkânlar dinî bilgi alanında da son zamanlarda sıkça kullanılıyor. Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya platformlarında çok sayıda hadis paylaşan profil bulunuyor. Bu profillerin bazıları doğrudan “Hadis”, “Hadis-i Şerîf”, “Hadis-i Şerîfler”, “Hadis Metinleri” ve “Hz. Peygamber’in Sözleri” gibi isimler altında açılıp sadece hadis paylaşımı yaparken bazı profiller İslami bazı değerlere atfen oluşturulup içerisinde her türlü dini bilgiyle birlikte hadis de paylaşıyorlar. Tüm bu profiller aracılığıyla sosyal medyada her gün onlarca hatta yüzlerce hadis dolaşıma giriyor. Paylaşılan hadis metinlerinin bir kısmında hadisin kaynağına işaret edilse de önemli bir kısmında kaynak verilmeksizin “hadis”, “hadis-i şerif”, “Hz. Peygamber”, “Hz. Muhammed”, “kutsi hadis” gibi ifadelerle hadisler veya hadis olduğu iddia edilen metinler paylaşılıyor. Özellikle kaynak belirtilmeksizin hadis olarak paylaşılan metinlerin büyük çoğunluğu muteber hadis kaynaklarında yer almayan metinlerdir. Bu nedenden olacak ki hadisi paylaşan kişiler de hangi kaynakta geçtiğini belirtmeksizin paylaşmaktadırlar.
Günümüzde dikkat çeken diğer bir platform ise Whatsapp uygulamasıdır. Birçok insan gerek durum güncellemelerinde gerek oluşturulan gruplarda hadis paylaşıyorlar. Hal böyle olunca da paylaşım yapan herkes birer hadis râvîsi konumuna geliyor. Bu noktada bilinçli bir Müslümana düşen görev, herhangi bir sosyal medya platformunda gördüğü metnin kaynağını sorgulaması, kaynağı olmayan metinlerin Hz. Peygamber’e ait olduğu konusunda kesin kanaate varmamasıdır. Zira belirttiğimiz üzere kaynağı olmayan metinlerin çok büyük bir kısmı muteber hadis kaynaklarında yer almamaktadır.
Sosyal medyada hadis paylaşımının yoğun olarak yapıldığı bazı zamanlar vardır. Özellikle Ramazan ayı, kandil ve hicri yıl başı gibi kutsal gün ve geceler, şehit haberleri, askeri operasyonlar gibi millî ve manevî değerlerin ön planda olduğu zamanlar ile deprem ve sel gibi toplumsal olayların yaşandığı zamanlarda hadislerin daha yoğun paylaşıldığı, hatta Twitter’da “trend topic” olduğu görülüyor. Kutsal gün ve geceler, sahih hadislerin kaynaklı bir şekilde paylaşılmasının yanında çok sayıda uydurma metnin de “hadis” adı altında paylaşıldığı zamanlardır. Özellikle kamerî ayların faziletine dair yapılan paylaşımlara dikkat edilmeli, konuyla ilgili hadis olarak paylaşılan metinlerin büyük bir kısmının uydurma olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Aynı şekilde Ramazan ayı özelinde olmak üzere üç aylarda ve kandillerde belli bir rekât namaz içerisinde belli surelerin okunması, belli sayıda belli zikirlerin yapılması şeklinde hadis olarak paylaşılan metinlerin hadis olmadığı bilinmelidir. Bu dönemlerde özellikle kaynaklı hadis paylaşımına dikkat edilmeli, bahsettiğimiz içeriğe sahip metinler kaynaksız bir şekilde paylaşılmamalıdır.
Sosyal medya, sağladığı imkânlar dikkate alındığında, modern bir tebliğ aracı olarak düşünülebilir. Tecrübeli ve bilgili kişiler tarafından oluşturulacak eğitici içeriklerin konunun uzmanlarınca sosyal medyada paylaşılması, bununla ilgili etkinliklerin düzenlenmesi ve insanlara her an ellerinin altında olan sosyal medya aracılığıyla ulaşılması oldukça pratik bir yöntemdir. Zira sosyal medya kullanıcıları da, sosyal medyada dini bilgilerin paylaşılmasının faydalı olacağı kanaatini taşımaktadırlar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus sosyal medyada karşılaşılan içeriklerin kaynaklarının ve uzman kişilerce hazırlanmış doğru bilgiler olduğunun tespit edilmesidir. Hz. Peygamber’in hayatı, namaz, oruç, hac, kadın hakları, küçük yaşta evlilik, kurban ibadeti, eşler arası ilişkiler vs. gibi konularda paylaşılan her türlü dini bilgi mutlaka kaynağı verilerek paylaşılmalı, sosyal medyada anlatılamayacak kadar ayrıntılı ve karmaşık olan konular sosyal medyaya taşınmamalıdır. Zira sosyal medya ilmi seviyesi birbirinden farklı milyonlarca insanın bir arada bulunduğu ve söz konusu içeriklere kolaylıkla ulaşabileceği bir mecradır. Bu platformda paylaşılan bir bilginin de genellikle sorgulanmadan ve kaynağı araştırılmadan yayıldığı düşünüldüğünde yanlış bir bilgiyi paylaşmanın İslam’ın yanlış anlaşılmasına sebebiyet vereceği açıktır.
Sonuç olarak, bir Müslüman sosyal medyayı sosyal yaşantısından ayrı görmemeli, gündelik yaşantıda hoş karşılanmayan ve yasaklanmış her türlü eylem ve söylemin sanal âlemde/sosyal medyada da aynı tepkiye muhatap olduğunu bilmelidir. Bununla birlikte sosyal medyanın gücünün farkına varılmalı, bu platformda paylaşılan bilgilerin en hızlı ve en geniş biçimde yayıldığı göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Bu doğrultuda bilgi kirliliğinin önüne geçmek adına öncelikle ayet, hadis ve dini bilgilerin sosyal medyada paylaşımı noktasında son derece titiz olunmalıdır. Her türlü dinî bilgi mutlaka kaynağından kontrol edilerek, farklı âlimlerin ve özellikle günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konu hakkındaki görüşleri ve fetvaları da dikkate alınarak sosyal medya platformlarına aktarılmalıdır.
Paylaşım esnasında dikkat edilecek bu hususlar diğer kişilerin paylaşımlarında da gözetilmeli ve sosyal medya ortamında karşılaşılan her bilgi doğru kabul edilmemelidir. Herhangi bir sosyal medya kullanıcısı tarafından paylaşılan ayet mealleri, hadis metinleri ve dini bilgiler başkalarına aktarılmadan veya bilgi amaçlı kullanılmadan önce mutlaka kontrol edilmelidir. Ayetler konu bütünlüğü içerisinde, mümkünse tefsirine bakılarak açıklamasıyla birlikte paylaşılmalıdır. Özellikle hadisler söz konusu olduğunda ise sosyal medya paylaşımlarında dikkatli olunmalı, hadisler kaynak kullanılarak, sahih, zayıf ve uydurma olmalarına dikkat edilerek paylaşılmalıdır. Kaynaksız hadis paylaşılmamalı, herhangi bir konuyla ilgili paylaşılan ve hadis olduğu ifade edilen kaynaksız metinlerin mutlaka kaynağı araştırılmalı, hadis usulü ve tarihi hakkında bilgisi olmayan kişilerin sosyal medyada hadislerle ilgili söyledikleri ve yaptıkları paylaşımlar dikkate alınmamalıdır. Unutulmamalıdır ki “çağımızın fâsığı” sosyal medyada altına “Hadis-i Şerif”, “Hz. Peygamber”, “Kutsi Hadis”, “Buhârî” vb. ifadeler yazılarak paylaşılan her metin hadis değildir.